Etiket

covid 19

Yazılar

   Tüm dünya ülkelerinin mücadele ettiği koronavirüs salgını insanların sağlığını, yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal yaşantısını oldukça etkiledi. Vaka sayılarındaki değişimler yeni kısıtlamaları gündeme getirirken, hastalığın getirdiği riskler sebebiyle tedirginlikler arttı. Bu süreçte kişilerin kendi bireysel dünyalarında pozitif kalabilmeleri ve kaygıyla baş edebilmeleri için Kişisel Gelişim Dersleri Eğitmeni Sevgi Keleş öneriler verdi.

    Yalnızca ülkemiz değil, tüm dünya ülkeleri Koronavirüs salgınına karşı bir çok adım attı ve önlemler aldı. Kişisel Gelişim Dersleri Eğitmeni ve Sevgi Ötesi Enerji kitabının yazarı Sevgi Keleş bu süreçte pozitif kalabilmek için şu önerilerde bulundu: “Kolay olmayan bu süreci deneyimlerken fark etmemiz ve keşfetmemiz gereken bir çok konu var. İnsan bedeni stresi adrenalin olarak algılayabiliyor. Bu da kişinin bedeninde depolanmış bir enerji olarak kalıyor. Bedensel yapılacak egzersizler, enerjinin dengelemesi için güçlü katkılar sağlayabilir. Tedbirler kapsamında şu an en güvenli yer, evimiz. Evde yapacağımız aktivelere yoğunlaşmak bizleri destekleyecektir. Evde yapılabilecek sporlar, çocuklarımızla yapabileceğimiz aktiviteler dışında; mutfak dolaplarının düzenlemesini, kıyafet dolabının düzenlenmesini, çekmecelerin düzenlenmesini öneriyorum. Çünkü evrensel enerji dağınık duran, kullanılmayan, ihtiyaç olmayan her şeyin ağır bir enerjisi olduğu kanaatinde. Yaşamımıza daha fazla bolluk, yenilik ve yüksek enerji çekmek istiyorsak, işe dolaplardan ve çekmecelerden başlayabiliriz. Böylece hem bedende biriken enerjiyi atarken hem de bolluğu evimize davet edebiliriz.”

Bilinçlenmeli ve tedbirlere uymalıyız

Herkesin bilinçlenmesi, tedbirlere uyması ve farkındalığını yüksek tutması gereken bu dönemde mevcut kaygılar daha çok, kişinin kendi ve sevdiklerinin sağlığı, işlerinin akıbeti, özlenen eski hayatlara ne zaman dönülebileceği üzerinde yoğunlaşıyor. Sevgi Keleş bu süreç için: “Kaygılarımızı, stresimizi, enerjimizi ne kadar yapıcı şekilde yönetirsek o kadar bu süreçten daha az negatif alarak çıkarız. Burada bilmemiz gereken en önemli şeylerden biri; kontrolümüzde olan şeylere müdahale edip değiştirebileceğimiz fakat kontrolümüzde olmayan şeyleri değiştirmeye çabalamanın herkes için yorucu ve hayal kırıklığına sebep olduğudur. Bunun bilinciyle odağımızı kontrol edebildiğimiz davranışlarımıza ve tedbirlere uyarak kendimize güvenli alanlar oluşturmaya yöneltmeliyiz.” dedi ve önerilerine şöyle devam etti:

     Süreç kişisel değil herkes için yorucu

Salgınla mücadele kişisel değil, dünya çapında yürütülen bir süreç. Bu dönemde geleceğe umutla bakmak ve insanların var oluşundan bu güne dek bir çok olumsuz koşulu aştığını, değişimlere ayak uydurduğunu, hastalıklara karşı kendini geliştirdiğini bilmek rahatlatıcıdır. Her durumun insanlar için bir öğreti olduğunun bilinciyle sahip olunan imkanların ve güzel anların değeri fark edilmeye çalışılmalı. Eskiden sıradan olan bir çok konuya özlemle bakılan bu günler; evde yarım kalan kitapları, işleri bitirerek, dinlenerek, alınan her nefesin kıymetini bilinerek geçirilmeli.

Kaygıyı azaltmaya yönelik evde yapılabilecekler

Yazı yazmak çok eski zamanlardan beri duyguları açığa çıkarma aracı olarak kullanılmıştır. Duyguları yazmak biriken negatif enerjinin akmasını sağlarken, olması istenen şeyleri yazmak kişileri rahatlatarak hedef belirlemeye itecek ve pozitif enerji verecektir.

Evlerin paylaşıldığı diğer canlılar olan saksı bitkileri ve varsa ev hayvanlarını yalnızca beslemek değil, onları doğalarını keşfederek incelemek, muazzam özelliklerini fark etmeye çalışmak kişileri anlık telaşlardan çıkarmaya yarayabilir.

Uzun süredir yaşanan salgınla beraber kişiler günlük telaşlı hayatlarında hayal kurmayı ve imgelemeyi bıraktılar. İmgelemek, zihni hayalleri gerçekleştirmek için harekete geçirir. Kişiler rahatlamak istedikleri zamanlarda hayatlarının olmasını istediği şekillerini imgeleyerek ve sağlıklı oldukları, sevdikleriyle beraber güvende olduklarına odaklanarak rahatlamaya çalışabilirler.

Sevgi Keleş önerilerine ek olarak “Kişilerin salgın süreci sonrasında kendilerini geliştirmiş ve daha güçlü hissetmeleri; bugünkü düşünce, inanç ve alışkanlıklarına bağlıdır.” diyerek her zamankinden daha pozitif olmamız gereken bu günlerde bilinçli olmaya ve tedbirlere uyum sağlamanın gerekliliğine dikkat çekti.

Pandemi ile beraber  bir kez daha değeri anlaşılan sağlık sektörünün son günlerde en çok konuşulan branşı Göğüs Hastalıkları. Konunun uzmanı, Liv Hospital Ankara Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Didem Katar ile Covid-19 süreci ve merak ettiklerimizi konuştuk. Bilgi birikimi ve tecrübeleri ile Womanlogy okurları için sorularımızı cevaplayan Didem Hanım’a teşekkür ediyoruz.

1. Okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Göğüs Hastalıkları Uzmanıyım. Tıp ve Göğüs Hastalıkları uzmanlık eğitimimi Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde tamamladım. Uzun yıllar Sağlık Bakanlığına ait çeşitli hastanelerde görev yaptım. Şu an Ankara Liv Hospital’ de çalışmaktayım.

2. Covid-19’la mücadele sürecinde en zorlanan meslek grubu şüphesiz sağlık çalışanları. Covid-19 tedavisi üzerine en çok etkilenen ve çalışan branş ise sizinkisi. Bu süreçte sizi en çok zorlayan durum neydi?

Her kesimde olduğu gibi bizim de çalışma şartlarımız ve günlük rutinimiz değişti. Bulaşıcı hastalıklara alışkın olmamıza rağmen, başlangıçta COVİD -19′ un bilinmezliği biraz zorladı. Pandemi ayrı bir disiplin gerektiriyor. Bu yüzden tüm bilgi ve tecrübelerimizi gözden geçirdik. Henüz ülkemizde vakalar görülmeye başlamadan hastane içinde eğitimlere başladık.   Çok basit gibi görünse de kişisel koruyucu donanımların nasıl kullanılacağından tutun, hangi sırayla giyilmesi-çıkarılması gerektiği , nasıl el yıkanacağı, hastanın nasıl karşılanacağı, hastaya göre tedavi protokollerinin ne olacağına kadar eğitimlerimizi tamamladık. Süreç aktif olduğu için de her şeyi tekrar tekrar kontrol ediyoruz, değişiklik yapıyoruz . Enfeksiyon ve Göğüs hastalıkları uzmanları başta olmak üzere diğer tüm branşlardaki hekimler cildiyeden patolojiye kadar, hemşirelerimiz, yardımcı sağlık personelimiz herkes özveriyle çalıştı ve çalışmaya devam ediyor.

3. Siz özellikle bu hastalıkla ilgili insanlara neyi vurgulamak istersiniz?

COVİD-19’dan koruyacak aşı ve hastalığa özel tedavi edecek ilaçlar üzerine çeşitli çalışmalar var. Uygulanmaya ise henüz başlanmadı. Bu nedenle koruyucu tedbirlere (maske, sosyal mesafe ve el temizliği) mutlaka uyulmasını öneririm.

4.Sigara kullanımına dikkat çekmek istiyoruz. Özellikle çocuklukta pasif içiciliğe maruz kalınması, gelecekte ne gibi hastalıklara yol açıyor?

Pasif içicilik, sigara içmeyen kişilerin, başka kişilerin sigara içmesinden ötürü istemsiz olarak sigara dumanına maruz kalmasını ifade eder. Dünya çapında oldukça önemli bir problem pasif içicilik. Çocuklarımızın %40’ı buna maruz kalıyor ve ne yazık ki anne karnında başlıyor. Bu gebeliklerde ölü doğum, düşük doğum ağırlığı daha sık. Ayrıca çeşitli doğumsal kusurlara, kromozomal olmayan birçok doğum arazlarına, endokrin ve üreme sistem fonksiyonlarında bozulmaya neden olabiliyor. Çocukluk döneminde de  sigara dumanı ve nikotin maruziyeti en bariz zararları akciğerlere verip  gelişimini bozuyor. Her türlü akciğer enfeksiyonun sıklığını ve şiddetini arttırıp astım, KOAH’a sebep olabiliyor. Bunun yanında damar sertliği, ani bebek ölümleri, orta kulak iltihabı, mental gelişimde yavaşlama, diş çürükleri gibi bir çok hastalık bu çocuklarda daha sık görülebilir.

5.Tütün ürünleri bağımlıları meslek, eğitim fark etmeksizin hala var olmaya devam ediyor. Bu kişilerin bağımlılıktan kurtulmaları sizce en çok nasıl mümkün olabilir?

Öncelikle sigarayı bırakmaya istekli ve kararlı olmaları gerekiyor. Biz süreçte onların yanında olmaya ve desteklemeye hazırız. Sigara bırakma polikliniklerinde her hasta için ayrı değerlendirmeler yapılıyor. Çeşitli test ve tetkiklerden sonra bilimsel etkinliği kanıtlanmış ilaçlar, yöntemler, gerektiğinde davranış tedavileri öneriliyor.

6.KOAH, astım gibi kronik hastalığa sahip olanların korona virüse karşı daha savunmasız olduğunu sık sık duyuyoruz. Bu kişiler ekstra dikkatli olmak için neler yapmalılar?

Hastalıkları ile ilgili ilaçlarını düzenli kullanmalarını, sigara içiyorlarsa kesinlikle bırakmalarını ve koruyucu tedbirlere uymalarını öneririm.

7.Mesleki akciğer hastalıkları da sizin uzmanlık alanlarınızdan. Sizin karşılaştığınız vakalara bakarsak, en çok hangi sektörlerde çalışanlar mesleki akciğer hastalıklarına daha sık yakalanıyorlar?

En sık gördüğüm Mesleksel Astım. Bu hastalar en çok kapalı, havasız , nemli, küflü, tozlu ortamlarda çalışıp, kimyasal maddelere, ağır kokulara, dumana maruz kalınan işlerde çalışanlarda görülüyor. Kimya, petrol, deterjan, ilaç , plastik, reçine, lastik, poliüretan, tekstil endüstrisi, kaynak, marangozluk, mobilya yapım, tahıl ambarı, kuaför salonu, fırın, un değirmeni gibi iş kollarında daha sık oluyor. Daha az sıklıkla da silikozis görüyorum.

8. Tıp eğitiminiz sonrası sizi Göğüs Hastalıkları branşını seçmeye teşvik eden şey neydi? Başka bir branş seçseydiniz bu, hangisi olurdu?

Dünya Sağlık Örgütünün ve Sağlık Bakanlığının verilerinde akciğer hastalıkları, solunumsal problemler hep ilk sıralardadır. Bu hastalıkların hemen hemen hepsi önlenebilir hastalıklardır.   Çalışma alanı çok geniştir. Çok göz önünde olmasak da hastanelerin  en özverili ve çok çalışan önemli ekiplerinden biri Göğüs Hastalıklarıdır. Kurumsallaşmış derneklerimizle bilimsel, gelişmeye ve yeniliğe açık birbirini destekleyen bir topluluktur. Ben onların arasında olmayı istedim. Başka bir branş olsaydı radyoloji olsun isterdim.

9. Türk toplumunda ailelerin en çok istediği şeylerden biri de çocuklarının tıp eğitimi alması. Siz bir doktor anne olarak, oğlunuza doktorluğu tavsiye ediyor musunuz?

Meslek seçimi ile ilgili müdahalede hiç bulunmadım .Doktor olmak isterse desteklerim tabi.

10. Tıp eğitimi almak isteyen gençlere önerileriniz nelerdir?

Tıp eğitimi çok zor, çok uzun ve hiç bitmiyor. Fakültenin ilk gününden itibaren hem ailelerimiz hem de biz büyük özveride bulunuyoruz. Çalışmaya başlayınca sorumlulukları daha da artıyor. Bunu göz önünde tutmak lazım. Bütün bu zorlukların ve özverilerin üstesinden   ancak hekimlik mesleği sevilerek gelinebilir. Eğer böyle düşünülürse ve yapılırsa dünyanın en güzel işi bu bence.

11. İşinizin en zor ve en gurur verici tarafı sizce nedir?

Diplomalarımızı aldığımızda bir yemin ediyoruz. Orada hayatımızı insanlık yoluna adayacağımızı açıkça bildiriyor ve söz veriyoruz. Bu çok bağlayıcı bir yemin. İnanın her yaptığımız işte, yaşadığımız her günde bunu unutmuyoruz. İşimizin doğası ve bu mesleğin varoluş amacı zor zamanlarında insanların yanında olmak. Ama bu kötü zamanları hastalarımızla birlikte atlattığımızda yaşadığımız mutluluk bu tarif edilemez bir gurura dönüşüyor.

Her ne kadar yaz mevsimi bitmiş ve kışa yaklaşıyor olsak da, uzun süre evde karantina sürecini yaşayan kişiler olarak hepimizin zaman zaman seyahat arzusu nüksedebiliyor. Ancak artık her zamankinden daha dikkatli olunması gereken bir dönemin içerisindeyiz ve riskin aynı şekilde devam ettiğini günlük vaka sayılarından gözlemleyebiliyoruz. Peki yeni süreçte seyahat ederken nelere dikkat etmeli ve neleri göz ardı etmemeliyiz? Enuygun.com’un özenle derlediği hepimizin işine yarayacak olan bilgileri aktarıyoruz:

HES kodu almayı unutmayın

Öncelikle seyahat planlarınız kesinleştikten sonra ilk olarak HES kodu almanız gerekiyor. Sağlık Bakanlığı tarafından Hayat Eve Sığar projesi kapsamında geliştirilen HES kodu, yolculuk yapacak kişinin hasta veya temaslı olmadığı ve risk taşımadığını gösteren bir belge niteliği taşıyor. Yurt içi seyahatlerinizde uçak, otobüs ve tren yolculuklarınızın rezervasyonunu yaparken ve biletlerinizi satın alırken kullanmak zorunda olduğunuz bu kodu Kısa mesaj – SMS, Hayat Eve Sığar (HES) Mobil Uygulaması ve e-Devlet üzerinden alabilirsiniz. Bunun yanında seyahate çıktığınızda dikkat etmeniz gereken en önemli konu ise sağlığınız. Seyahat sırasında ve gittiğiniz yerde dikkat edilmesi gereken önlemler ise şu şekilde olmalı:

  • Mutlaka maske takın.
  • Havalimanlarının ve hava yolu şirketlerinin kurallarına uyun.
  • TCDD Taşımacılık A.Ş Genel Müdürlüğünün belirlediği kurallara uyun.
  • Yolculuk yapacağınız alanı dezenfekte edin.
  • Yolculuk esnasında ellerinizi temiz tutmaya özen gösterin.
  • Dirseğinizin içine öksürün veya hapşırın.
  • Cam kenarı koltukları tercih edin.
  • Tuvaletlerden mümkün olduğunca uzak durun.

Pandemi sürecinde otel seçimi yaparken Koronavirüs Sertifikası’na sahip otellerin öncelikli olarak tercih edilmesi gerektiğine vurgu yapan Enuygun.com, sertifikanın misafirlerin akıllarında otel konaklamalarıyla ilgili oluşabilecek hijyen ve bulaşma riski konusunda şüphe ve endişeleri en aza indirmek için yapılması gereken tüm çalışmalara yönelik usul ve esasları belirlediğini belirtti. Sertifikayı almak için gereken usul ve esaslar; Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu gibi önemli kurulların görüşlerine ve uygulamalarına uygun olarak düzenlenmiş. Covid-19 ve Hijyen Uygulamaları Değerlendirme Formu’nda yer alan otellerin alması istenen tedbirlerin bazıları ise şöyle;

Tesis Genelindeki Uygulamalar

Öncelikle tesisin işleyiş sürecini etkileyen hijyen uygulamalarına ilişkin protokoller hazırlanmalı, tüm protokol ve prosedürler sistematik bir şekilde kontrol edilmeli. Ayrıca Covid-19 ve hijyen kurallarının duvar şemalarında belirtilmesi, misafirlerin x-ray cihazı dışında elle aranmasının minimuma indirilmesi, misafirlerin otele girişleri esnasında alınan önlem ve uygulamalarla ilgili yazılı bilgi verilmesi ve tesis bünyesinde koruyucu ekipmanlar ve maskeler bulundurulması tesis genelindeki uygulamaların sadece birkaçı.

Misafirleri Kapsayan Kurallar

Resepsiyonda misafirlere alkol bazlı el antiseptiği ve dezenfektanı temin edilmesinin yanı sıra misafirlerin otele girişi esnasında Covid-19 tedbirleri hakkında yazılı ve sözlü olarak bilgilendirilmesi gerekiyor Ayrıca;

  • Misafirlerin valizlerinin ve kişisel eşyalarının kendisi tarafından taşınmasının istenmesi*
  • Misafirlerin ödemeyi temassız pos cihazları üzerinden veya online olarak yapmaya yönlendirilmesi
  • Odaya giriş için kullanılan kartların ya da anahtarların dezenfeksiyonun sıklıkla gerçekleştirilmesi

*Misafirlerin eşyalarının bellboy tarafından taşınması hizmeti hakkında otel yönetimlerinin bireysel kararları geçerli olacak.

Odalarda Yapılan Yeni Düzenlemeler

Odalarda kullanılan su ısıtıcısı, televizyon ve klima kumandası gibi ekipmanların sık sık dezenfekte edilmesi ve odalardaki banyo ve mutfak malzemelerinin tek kullanımlık olarak düzenlenmesi odalarda yapılan yeni düzenlemeler olarak karşımıza çıkıyor.

Mutfak ve Restoranlardaki Önlemler

Tesis mutfakları için özel hazırlanmış bir temizlik protokolü olması oldukça önemli. Bu noktada gıda güvenliği için tüm önlemlerin alınması ve protokole uygun hareket edilmesi gerekiyor. Bunların yanında;

  • Mutfaklarda ekipmanların bulunduğu alanların temizliğine özen gösterilmesi
  • Restoranların masaları arasında 1,5 metre, sandalyeleri arasında 60 cm mesafe bırakılması
  • Servis ekipmanlarının servisten önce ve sonra düzenli olarak temizlenmesi
  • Ortak kullanıma açık içecek makinelerinden görevliler tarafından servis yapılması
  • Yemek masaları üzerindeki tuzluk, peçetelik gibi ekipmanların dezenfekte edilmesi
  • Açık büfe uygulamasında yiyeceklerin görevliler tarafından dağıtılması
  • Yiyeceklerle misafirlerin temasını önleyecek cam siperlikler yerleştirilmesi
  • Restoranlarda misafir ve personeller için alkol bazlı el antiseptiği/dezenfektanı temin edilmesi oldukça önemli.

Yüzme Havuzları ve Plajlarda Alınan Önlemler

  • Açık havuzlarda klor seviyesinin 1-3 ppm arasında olması
  • Kapalı havuzlarda klor seviyesinin 1-1,5 ppm arasında olması
  • Klor seviyelerinin kontrol altında tutulması
  • Havuz ve plaj çevresindeki tuvalet, duş ve soyunma odalarının sıklıkla dezenfekte edilmesi
  • Plajlarda sosyal mesafe kurallarına uygun düzenlemeler yapılmasıyüzme havuzları ve plajlarda dikkat edilen noktalarda alınan önlemler olarak sıralanıyor.

Fitness ve SPA Alanları İçin Alınan Tedbirler

Sauna, hamam, buhar banyosu gibi alanların en fazla 30 dakika kullanılması gibi alınan önlemlerin yanında kullanım sonrasında en az 15 dakika alanın temizlenmesi oldukça önem arz ediyor. Aynı zamanda alanları kullanan tüm misafirlerin kaydının tutulması, sauna, hamam, buhar banyosu, spor salonu gibi alanlarda el antiseptiği ve dezenfektan temini yapılması, SPA alanında uygun hava kalitesi sağlanması ve nem kontrolü yapılması ile kese, sabun, şampuan gibi ürünlerin tek kullanımlık olması hijyen açısından önem arz ediyor.

Tüm dünyayı sarsan Covid-19 enfeksiyonundan korunmak hamilelik döneminde ayrı bir önem sahip. Bunun nedeni ise hamilelik sürecinde bağışıklık sistemindeki değişimlerin anne adaylarını viral solunum yolu enfeksiyonlarına daha duyarlı hale getirmesi ve Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır seyredebilmesi. Sonbaharla birlikte Covid-19’un yanı sıra damlacık yoluyla bulaşan nezle, grip, farenjit, tonsilit ve sinüzit gibi diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarının sık görülmesi, süreci daha da zorlu bir hale getirebiliyor. Yüksek ateş, baş ağrısı, yaygın vücut ağrısı ile seyreden gribe influenza virüsleri neden oluyor ve bu 2 enfeksiyon aynı anda oluştuğunda daha ağır tablolar oluşabiliyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca, Covid-19’un belirtilerinden biri olan yüksek ateşin hamilelik sürecinde bebeği olumsuz yönde etkileyebileceği uyarısında bulunarak, “Anne karnındaki bebeğin özellikle ilk 3 ayda tüm yaşamsal organ ve dokuları tamamlandığı için bu süreçte enfeksiyonlardan korunmak ayrı bir öneme sahip. Bunun yanı sıra diyabet, hipertansiyon, astım ve alerji gibi kronik hastalığı olan anne adaylarının sonbahar gibi mevsim geçişlerinde Covid-19 ve diğer viral enfeksiyonlara karşı yatkınlıkları artıyor. Dolayısıyla bu dönemde mevcut kronik hastalıklarının kontrolü daha önem kazanıyor” diyor. Peki, anne adayları sonbahar mevsimini sağlıklı geçirmek için hangi önlemleri almalılar? Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca, hamilelik döneminde Covid-19’a karşı dikkat edilmesi gereken kuralları anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Günlük ısı değişimlerine dikkat!

Aşırı terlemek ve üşümek bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkiliyor. Bu nedenle günlük ısı değişimlerini dikkate alarak giyinmeniz çok önemli. Sonbaharda ısı değişimlerine uygun, sentetik olmayan, pamuklu kıyafetleri tercih edin.

Bu 5 kuralı asla unutmayın!

Hamilelik döneminde sosyalleşmek psikolojimiz üzerinde olumlu etkiye sahip. Ancak sosyalleşirken bu 5 kuralı asla unutmayın: Kalabalık mekanlara girmeyin. Maske kullanın, temas ettiğiniz kişilerin mutlaka maske kullanmalarını sağlayın. 1.5 metrelik sosyal mesafe kuralını asla ihlal etmeyin. Öpüşmekten ve tokalaşmaktan kaçının. Ellerinizi yüzeylere temas ettikten sonra en az 20 saniye boyunca su ve sabunla yıkayın, bulunduğunuz ortamda bu mümkün değilse, dezenfektan kullanın.

Uykusuz kalmayın

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca sağlıklı bir uyku düzeninin bağışıklık sistemini desteklediğini belirterek, şunları söylüyor: “Güçlü bir vücut direnci için uykusuz kalmayın, günde en az 7-8 saat uyumaya özen gösterin. Son 3 ayda bebeğin büyümesi nedeniyle uyku kalitesi azalabiliyor. Dolayısıyla bu dönemde yatak ve yastığın kalitesi çok önem kazanıyor. Uykunun kalitesini artırmaya yönelik bel, sırt ve bacak destek ürünlerinden faydalanabilirsiniz”

Grip aşısını mutlaka yaptırın!

“Hamilelikte güvenle yaptırabileceğiniz aşılardan biri, grip aşısıdır. Grip aşınızı mutlaka yaptırın” diyen Dr. Jale Dal Ağca bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Özellikle Covid-19 pandemi döneminde, her 2 hastalığın birlikte olması ağır bir tablonun gelişme riskini artırabileceği için grip aşısı olmayı ihmal etmeyin. Grip aşısı hem sizi hem de doğumdan sonra ilk 6 ay bebeğinizi gripten koruyacaktır”

Bitki çayları tüketin, ancak…

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için bebeğinizin de sağlığını olumsuz etkilemeyen bitki çaylarından tüketebilirsiniz. Günde 2 fincandan fazla olmamak şartıyla; zencefil, ıhlamur, kuşburnu veya kekik çayı tüketmeniz, bağışıklık sisteminizi destekler. Zencefil, hamilelik döneminde bulantı ve kusma şikayetinde de fayda sağlıyor. Ancak dikkat! Anason, ebegümeci, ısırgan, rezene, meyan kökü, ahududu yaprağı, biberiye, adaçayı ve civanperçemi gibi bitkilerden yapılan çaylar aşırı tüketildiklerinde rahimde kasılmaları uyarıp, düşük ya da erken doğuma neden olabiliyorlar.

Doktorunuz öneriyorsa, besin takviyeleri alın

Eğer ihtiyaç duyarsanız, bağışıklık sistemini güçlendiren ilaç veya besin takviyelerini doktorunuza danışarak kullanabilirsiniz. Doktorunuzun önerisiyle alacağınız C ve D vitamini ile Omega-3 içeren takviyeler vücudunuzun güçlenmesine katkı sağlayacaklardır. Hamilelik döneminde gelişebilecek anemi- kansızlık sorunu da, doktorunuzun önereceği demir-B12-Folik asit takviyeleriyle önlenebilir.

Sağlıklı ve dengeli beslenmek şart!

“Güçlü bir bağışıklık sistemi için sağlıklı ve dengeli beslenmeniz çok önemli” uyarısında bulunan Dr. Jale Dal Ağca önerilerini şöyle sıralıyor: “Karbonhidrat miktarı yüksek gıdalardan uzak durun, kilo alımınıza dikkat edin. Taze ve mevsimine göre sebze ile meyve tüketmeye özen gösterin. Kalsiyumdan zengin gıdalardan beslenmenin hamilelik kalitesini arttırdığını unutmayın. Evde yapılmış yoğurt, peynir, süt ve kefir, vazgeçilmez kalsiyum kaynaklarıdır. Protein miktarı yüksek, şeker oranı düşük gıdaları da sofranızdan eksik etmeyin”

Her gün 30 dakika yürüyün

Düzenli yürüyüş yapmak solunum kondisyonunu artırması sayesinde vücudumuzu enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale getiriyor. Vücut bağışıklığınızı arttırmak için bol bol hareket edin, her gün 30 dakika tempolu bir şekilde yürümeyi alışkanlık haline getirin. Bunu, virüslerin bulaşma riskine karşı daha çok sakin bir ortamda, mümkünse açık havada yapmaya çalışın.

Havasız ortamda bulunmayın

Havasız ve kapalı ortamlarda uzun süre bulunmayın. Havada salınan virüs zerrecikleri yüzünden koronavirüsün kapalı alanlarda hava yoluyla bulaşma riski artıyor. Hapşırma, öksürme ve yüksek sesle konuşma sonucu salınan virüs partikülleri, kalabalık alanlarda veya havalandırması olmayan kapalı ortamlarda, 20 dakika ile 3 saat havada askıda kalabiliyor. İngiltere’de yapılan çalışmalarda, kapalı ortamlarda kişi başına saniyede 10 litre temiz hava sağlanması gerekliliği ortaya çıkmış. Salgın günlerinde bu durum daha da önemli hale geldi. Dış ortamdan yeterli miktarda temiz havayı içeriye sağlıyorsanız, virüs taşıyan biri olsa bile ortamdaki bulaşıcı maddeyi seyreltmiş olursunuz. Bu da diğer kişilerin hastalığı kapma riskini azaltıyor. Bu nedenle mümkünse 1-2 saatte bir, bulunduğunuz ortamı, içerideki tüm hava değişinceye kadar havalandırın.

Bol bol su için

Solunum yolu enfeksiyonlarında, virüs kurumuş burun ile boğaza daha kolay yapışabiliyor. Bunun sonucunda akciğerlerde enfeksiyon gelişme ve şiddetlenme riski yükseliyor. Bolca su tüketimi solunum yollarını nemlendirerek akciğerlerin enfekte olma riskini düşürüyor. Dolayısıyla sadece yaz mevsiminde değil, yılın tüm mevsimlerinde her gün en az 2-3 litre su içmeyi alışkanlık haline getirin.