Etiket

Plumemag

Yazılar

Uzun yıllar kurumsal hayatta yer alarak bir çok kişinin yapmaya cesaret edemediği şeyi yaptı ve hepimizin şikayet ettiği kurumsal hayatının yazılı olmayan samimiyetsiz kurallarına karşı gelerek kendine bir yol çizdi Bihter Ayyıldız.  Doğaya, gelecek nesillere, kendine duyduğu saygı gereği bugün girişimci bir kadın olarak emin adımlarla ilerliyor.  Her birimiz gibi onun da hayatında dönüm noktaları, acı-tatlı tecrübeleri ve özgün bir yaşamı var. Kendisinin en çok çevreye ve sürdürülebilirliğe verdiği önemi, cesur konuşmalarını ve ideallerini sevdik. Bugün 19 Şubat doğum günü aynı zamanda. Yolunun her zaman açık olmasını diliyor, doğum gününü kutluyoruz.  Şimdi cesur, özgün ve duyarlı Bihter Ayyıldız’ı daha yakından tanıyalım.

1) Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Saint Benoit Lisesi’nin ardından çok istediğim Fransızca öğretmenliği hayaliyle Fransa’da Edebiyat okumaya gittim. Aslında İstanbul Üniversitesi’ni kazanmıştım ama annem son dakikada benim için güvenli olmadığını düşünerek Fransa’ya gitmemde ısrarcı oldu. İyi ki de olmuş. Fransa’da 6 sene yaşadıktan ve Sanat Tarihi bölümünü dereceyle bitirip, devlet memuru olarak işe girdikten hemen sonra teyzemin vefatı sebebiyle İstanbul’a mecburi dönüş yaptım. Annem “bak teyzenin cenazesine uçakla geliyorsun, bizimkilere de uçakla mı gelmek istiyorsun” demişti. Ben Türkiye’ye döndüm ama önce babamın, ardından da annemin cenazesine uçakla geldim. Kaderin önüne geçilmediğini de kendime göre deneyimlemiş oldum.
Bu kararımdan dolayı uzun bir süre pişmanlık yaşadım. Ama şimdi ait olduğum topraklarda olmanın ne kadar büyük bir zenginlik olduğunun bilincindeyim ve bunun için her gün şükrediyorum. Toprak insanın kökleriyle kopmayan göbek bağı.
2004 sonunda Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra eğitimini aldığım ve dereceyle bitirdiğim sanat tarihi alanında daha doğrusu sanat piyasasında hangi kapıyı çaldıysam bir sonuç alamadım. Şimdi eğitimi ve alt yapısı olmayan onlarca insanın çok büyük projelerde yer aldığını görünce ve plastik, son derece riyakar cv’leriyle karşılaşınca Türkiye’deki sanat sektörünün içinde olamadığım için yaşadığım üzüntü azalıyor.
Ben tüm bu yukarıda bahsettiklerimin bir potada erimiş ve hayatı geldiği gibi kabul etmeye çalışan ama hedeflerim için gece gündüz çalışmaktan vazgeçmeyen bir insanım diyebilirim. Tüm hırs ve egolarımı olabilecek en düşük seviyeye indirmek için de şükrederek ve sevgiyle üreterek yoluma devam ediyorum.

2) Mesleki hayatınızda dönüm noktam dediğiniz bir viraj oldu mu? Sizi bu noktaya gelmenizi sağlayan en güzel gelişme nedir?

En önemli dönüm noktam sabah 2 saat, akşam 2 saat gittiğim Yenibosna yolunda, ben neden günde 4 saat yolda tanımadığım insanlarla kavga ederek yaşıyorum sorusudur. Bunun yanı sıra Türk tipi kurumsal hayatta çokça gördüğüm biat kültürü, kraldan çok kralcılar, çok çalışanın çok yargılandığı, az çalışanın yönetim dalkavukluğu ile yerini sağlamlaştırdığı, samimiyetsiz ve idealleri olmayan bir sistem bünyeme fazla geldi.
Benim hayallerim, ideallerim ve en önemlisi kendime saygım var. Bu sistem içinde biraz daha kalarak kendime saygımı, ardından kendime olan sevgimi kaybetmek istemedim.
Vicdanın ve idealin birlikte var olabileceği bir iş hayatının hayalini kurdum.
Tüm bunlar danışmanlık firmam BA Projectz’i ve Türkiye’nin ilk lifestyle sürdürülebilir yaşam konseptli dijital mecrasını kurmamda beni tetikleyen ana unsurlar oldu.

3)Mesleki anlamda farklı alanlarda uzmanlığınız bulunuyor, siz en çok hangisini uygulamayı seviyorsunuz?

Ben hikaye anlatmayı ve iletişimi çok seviyorum. Türkiye’de hikaye anlatmak da iletişim de çok yanlış algılanıyor. İnsan ilişkilerinde son derece başarısız kendiyle bile iletişim kuramayan bir çok isim çok önemli markaları temsil ediyor. Pazarlama iletişimi ve pr teknik olarak başarılı olduğum alanlar olmasına rağmen en çok uygulamayı sevdiğim: hikaye anlatıcılığı. Özellikle şahsi hassasiyetimden yola çıkarak kurduğum PlumeMag sayesinde kitlelere sürdürülebilirliğin günlük hayatta küçük adımlarla da bir parçası olunabileceğine dair gerçek hikayeler anlatmak.

4)Kardeş portal olarak gördüğümüz ve severek takip ettiğimiz PlumeMag’in kurucususunuz. PlumeMag nasıl doğdu? Bu süreçte çıkış noktalarınız neler oldu?

Yukarıda anlatmaya başladığım gibi PlumeMag’in çıkış noktası şu an dillere pelesenk olmuş ”Sürdürülebilirlik” bir ara ulaşılabilir lüks diye bir kavram vardı. Onun da içini boşaltıp, dibini kazıdılar ve elimizde bir enkaz kaldı. Ben de günlük hayatımda su kullanımı, çöp ayrıştırması ve geri dönüşümü uygulayan biri olarak çevremdeki hassasiyetsizliği görünce çok büyük hayal kırıklığına uğruyordum. Benim bir alışkanlığım var. Her gün yerden  herhangi bir çöpü alır, onu çöpe atarım. Eşim de bir gün bana; dünyayı sen mi kurtaracaksın? diye sormuştu. Belki ben kurtaramam ama PlumeMag sayesinde şu an için ayda eriştiğimiz 60bin’e yakın okur gün geçtikte çoğalarak yapabilir. Neden olmasın? Ben buna gönülden inanarak ilk adımı attım ve bundan sonra da bu şekilde devam edeceğim.

5) Dünyaya, insanlara ve en çok da tüketici tarafımıza vermek istediğiniz mesajlar var sanki.. Sürdürülebilirliği benimsemek, geri dönüşüme katkı sunmak, yerli olanı kullanmak gibi… Elinizde herkesin duyabileceğini bildiğiniz bir mikrofon olsa, bilinçli bireyler olmaları için insanlara neler önerirdiniz?

Bir kere vicdan çok önemli. Doğayı korumak ve sevmek en başta vicdan meselesi. Doğaya verdiğimiz zarardan etkilenen o kadar çok can var ki…. Bir de kendini bilmek önemli. Açgözlülüğümüzden kurtulmak. Ben kızıma 8 aylıkken yemeğini yemediğinde, savaşta aç yaşayan çocukları anlatıyordum. Ve her yediği lokmada bunu hatırlatıyorum. Dün en son çok giymekten dirseği çürümüş yırtık bir tişörtü temizlik bezi yaptık. Biz atmayı sevmiyoruz. Değerlendiriyoruz.
Öte yandan değer kavramını oturtmak gerekiyor. Giyim kuşam konusunda sadece gösteriş ve son moda odaklı, ucuz ürünleri satan hızlı moda markalarından alışveriş yapmanın kesinlikle karşısındayım. Yerel üreticilerin doğal kumaşlarla ve malzemelerle yaptıkları ürünleri tercih etmek de çok önemli bir adım.
Türkiye’de 1 sene herkes sadece 5 adet hızlı moda marka ürünü almasa  bu hızlı moda markalarının 400milyon adet eksik satışı anlamına gelir. İşte burada güç dengesini değiştirebiliriz. Belgeselleri izleyin, okuyun işin gerçek yüzünü gördükten sonra fikrinizin değişmemesi mümkün değil.
Bu konuda size %100 kusursuz bir marka örneği vereceğim. Dünyanın örnek alması gereken bir marka, hayranlık duyduğum bir kadın ve hayalini kurduğum eko-sistem tam olarak bu. @otamabalsam

6) Hayatınızın bir döneminde Fransa’da bulundunuz. Orada olmak size neler kattı ve uzakta yaşamanın sizden götürdüğü şeyler oldu mu?

6 sene Fransa’da yaşadım. Öncesinde 8 sene boyunca Fransız Lisesi Saint Benoit’da okudum. Tüm arkadaşlarım arasında en iyi asimile olan ben gibi görünüyordum. Fransa’yı, edebiyatını, kültürünü çok seviyordum. Fakat yıllar sonra o deneyimin beni kendi ülkeme ve hatta babamın doğduğu köye, kocamın annesinin doğduğu köye daha çok çektiğini fark ettim. Kayınvalidemin Rize’de doğduğu köyde bir evi var. Benim için orası dünyanın en güzel yerlerinden biri. Lastik pabuçlarla toprakta saatlerce çalıştıktan sonra kendimi dünyanın en iyi spa’larından birinden çıkmış gibi hissediyorum. Bir de köyün buz gibi suyuna hayran kaldığım deresi benim için bir cennet parçası.
Fransa’da kalmanın bana kattığı bir diğer şey ise yalnızlığın medite eden gücü oldu. 6 sene boyunca hiç televizyonum olmadı. Çok okudum, çok gezdim. Herman Hesse’nin Narcisse ve Golmund isimli eserinde manastırdan kaçan Goldmund gibi hayatı son derece sınırsız bir şekilde keşfetttim diyebilirim.

7) Bu keyifli sohbeti doğum gününüzde yapmamız sebebiyle soralım, bu yeni yaşınızın size neler getirmesini diliyorsunuz? Şimdiden keyifli, harika bir yaş dileriz. Doğum gününüz kutlu olsun.

Doğum günüm 19 Şubat aynı zamanda da PlumeMag’in 1. yaşı. PlumeMag’i kurarken, vicdanın ve sevginin yer bulamadığı kapitalist sistemde, kalbi sevgiyle atan ve kendimi patron değil de denize düşen bir su damlası gibi konumlayacağım bir hayal kurmuştum. Şimdi hayallerimin gerçekleştiğini görüyorum ve çalıştığım insanların emeklerine saygı duyarak ve asla kimsenin hakkını yemeden onurlu ve dürüst bir şekilde para kazanmanın ve kazandırmanın keyfini sürüyorum.
Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun dediği gibi, bu dünyada en önemli şey güvenilir insan olabilmek. Benim de bütün amacım bu.
3 kuruş daha fazla kazanmışım. Umurumda değil.