Etiket

sosyal mesafe

Yazılar

29 Nisan-17 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek olan tam kapanmayı Türkiye’nin yaşadığı son büyük ölçekli kapanma olarak öngörebiliriz. Bundan sonrasında ise en fazla bir ya da iki kez küçük kısıtlama haberleri duyacağız. Özellikle Mars’ın Yengeç seyri bu kadar sert sınanıyor olmamızda pekiştirici bir etkide. Yengeç; aile, yuva, kökleri konu edinir. Mars ise temas ettiği alana dair şefkat eksikliğinden söz eder. İkisinin birleşimi ise içe, yuvaya dönüşümüzü temsil etmektedir. Şu anda aslında ilahi bir adalet sağlanıyor ve köke, aileye, bağlanmamız ve hatırlamamız gereken yere dönüyoruz.

 Kısıtlamanın ise gündemimizde bu denli yer etmeyeceğini söyleyebiliriz. 11 Haziran’da Mars’ın Yengeç seyrinin bitmesi ile birlikte pandemi sürecine dair daha net bilgiler alabiliriz. Fakat koronavirüse dair en net ve görece iç rahatlatıcı bilgileri yılın bitimine doğru duyacağız. Bazı ülkelerin koronavirüs mücadelesinde daha önde seyrettiğini görüyoruz. Bu ülkelerin pandemiyi baş edilebilir bir seviyeye indirgemesi diğer ülkelerde yaşayan herkes için aslında bir umudun varlığını hatırlatır niteliktedir. Geri kalan ülkelerde uygulanan tam kapanma, hastane kapasitelerinin doluluğundan kaynaklı elzem hale geliyor. Astrolojik olarak değerlendirdiğimizde bunların son pikler olduğunu düşünüyorum. Risk haritasında tüm ülke kırmızıya boyandıktan sonra, herkes bu hastalığı geçirdikten sonra eşzamanlı uygulanan aşılanma ile birlikte sistem kendini değişik bir noktaya götürecek. Çünkü Satürn global anlamda etki almamıza sebebiyet veren Kova burcunda seyretmeye devam ediyor. 14 Mayıs’ta Jüpiter’in Kova burcundan çıkması ile kısıtlamalar da gündemimiz olmaktan çıkacaktır. 

Bunun dışında çok önemli gördüğüm ve bahsetmek istediğim bir diğer konu ise “kripto para”. Önümüzdeki süreçte gıdaya, beslenmeye dair yeni alışkanlıklar edinebiliriz. İnsanların tıpkı eski zamanlardaki gibi takas yöntemine alışması gerekiyor. Takas yöntemi ile ilerlemek daha da sağlamlaşmamızı sağlayacak ve bizleri tek bir şeye, paranın varlığına, olan bağlılığımızdan özgürleştirecektir. Bu sebeple eldeki paranın kripto paraya dönüştürülmesi özellikle Haziran sonuna kadar ve uzun vadede mantıklı değil. Gökyüzü bizi bu konular ile ilgili aldanma, dolandırılma hususunda da uyarıyor.

Pandemi ile beraber  bir kez daha değeri anlaşılan sağlık sektörünün son günlerde en çok konuşulan branşı Göğüs Hastalıkları. Konunun uzmanı, Liv Hospital Ankara Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Didem Katar ile Covid-19 süreci ve merak ettiklerimizi konuştuk. Bilgi birikimi ve tecrübeleri ile Womanlogy okurları için sorularımızı cevaplayan Didem Hanım’a teşekkür ediyoruz.

1. Okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Göğüs Hastalıkları Uzmanıyım. Tıp ve Göğüs Hastalıkları uzmanlık eğitimimi Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde tamamladım. Uzun yıllar Sağlık Bakanlığına ait çeşitli hastanelerde görev yaptım. Şu an Ankara Liv Hospital’ de çalışmaktayım.

2. Covid-19’la mücadele sürecinde en zorlanan meslek grubu şüphesiz sağlık çalışanları. Covid-19 tedavisi üzerine en çok etkilenen ve çalışan branş ise sizinkisi. Bu süreçte sizi en çok zorlayan durum neydi?

Her kesimde olduğu gibi bizim de çalışma şartlarımız ve günlük rutinimiz değişti. Bulaşıcı hastalıklara alışkın olmamıza rağmen, başlangıçta COVİD -19′ un bilinmezliği biraz zorladı. Pandemi ayrı bir disiplin gerektiriyor. Bu yüzden tüm bilgi ve tecrübelerimizi gözden geçirdik. Henüz ülkemizde vakalar görülmeye başlamadan hastane içinde eğitimlere başladık.   Çok basit gibi görünse de kişisel koruyucu donanımların nasıl kullanılacağından tutun, hangi sırayla giyilmesi-çıkarılması gerektiği , nasıl el yıkanacağı, hastanın nasıl karşılanacağı, hastaya göre tedavi protokollerinin ne olacağına kadar eğitimlerimizi tamamladık. Süreç aktif olduğu için de her şeyi tekrar tekrar kontrol ediyoruz, değişiklik yapıyoruz . Enfeksiyon ve Göğüs hastalıkları uzmanları başta olmak üzere diğer tüm branşlardaki hekimler cildiyeden patolojiye kadar, hemşirelerimiz, yardımcı sağlık personelimiz herkes özveriyle çalıştı ve çalışmaya devam ediyor.

3. Siz özellikle bu hastalıkla ilgili insanlara neyi vurgulamak istersiniz?

COVİD-19’dan koruyacak aşı ve hastalığa özel tedavi edecek ilaçlar üzerine çeşitli çalışmalar var. Uygulanmaya ise henüz başlanmadı. Bu nedenle koruyucu tedbirlere (maske, sosyal mesafe ve el temizliği) mutlaka uyulmasını öneririm.

4.Sigara kullanımına dikkat çekmek istiyoruz. Özellikle çocuklukta pasif içiciliğe maruz kalınması, gelecekte ne gibi hastalıklara yol açıyor?

Pasif içicilik, sigara içmeyen kişilerin, başka kişilerin sigara içmesinden ötürü istemsiz olarak sigara dumanına maruz kalmasını ifade eder. Dünya çapında oldukça önemli bir problem pasif içicilik. Çocuklarımızın %40’ı buna maruz kalıyor ve ne yazık ki anne karnında başlıyor. Bu gebeliklerde ölü doğum, düşük doğum ağırlığı daha sık. Ayrıca çeşitli doğumsal kusurlara, kromozomal olmayan birçok doğum arazlarına, endokrin ve üreme sistem fonksiyonlarında bozulmaya neden olabiliyor. Çocukluk döneminde de  sigara dumanı ve nikotin maruziyeti en bariz zararları akciğerlere verip  gelişimini bozuyor. Her türlü akciğer enfeksiyonun sıklığını ve şiddetini arttırıp astım, KOAH’a sebep olabiliyor. Bunun yanında damar sertliği, ani bebek ölümleri, orta kulak iltihabı, mental gelişimde yavaşlama, diş çürükleri gibi bir çok hastalık bu çocuklarda daha sık görülebilir.

5.Tütün ürünleri bağımlıları meslek, eğitim fark etmeksizin hala var olmaya devam ediyor. Bu kişilerin bağımlılıktan kurtulmaları sizce en çok nasıl mümkün olabilir?

Öncelikle sigarayı bırakmaya istekli ve kararlı olmaları gerekiyor. Biz süreçte onların yanında olmaya ve desteklemeye hazırız. Sigara bırakma polikliniklerinde her hasta için ayrı değerlendirmeler yapılıyor. Çeşitli test ve tetkiklerden sonra bilimsel etkinliği kanıtlanmış ilaçlar, yöntemler, gerektiğinde davranış tedavileri öneriliyor.

6.KOAH, astım gibi kronik hastalığa sahip olanların korona virüse karşı daha savunmasız olduğunu sık sık duyuyoruz. Bu kişiler ekstra dikkatli olmak için neler yapmalılar?

Hastalıkları ile ilgili ilaçlarını düzenli kullanmalarını, sigara içiyorlarsa kesinlikle bırakmalarını ve koruyucu tedbirlere uymalarını öneririm.

7.Mesleki akciğer hastalıkları da sizin uzmanlık alanlarınızdan. Sizin karşılaştığınız vakalara bakarsak, en çok hangi sektörlerde çalışanlar mesleki akciğer hastalıklarına daha sık yakalanıyorlar?

En sık gördüğüm Mesleksel Astım. Bu hastalar en çok kapalı, havasız , nemli, küflü, tozlu ortamlarda çalışıp, kimyasal maddelere, ağır kokulara, dumana maruz kalınan işlerde çalışanlarda görülüyor. Kimya, petrol, deterjan, ilaç , plastik, reçine, lastik, poliüretan, tekstil endüstrisi, kaynak, marangozluk, mobilya yapım, tahıl ambarı, kuaför salonu, fırın, un değirmeni gibi iş kollarında daha sık oluyor. Daha az sıklıkla da silikozis görüyorum.

8. Tıp eğitiminiz sonrası sizi Göğüs Hastalıkları branşını seçmeye teşvik eden şey neydi? Başka bir branş seçseydiniz bu, hangisi olurdu?

Dünya Sağlık Örgütünün ve Sağlık Bakanlığının verilerinde akciğer hastalıkları, solunumsal problemler hep ilk sıralardadır. Bu hastalıkların hemen hemen hepsi önlenebilir hastalıklardır.   Çalışma alanı çok geniştir. Çok göz önünde olmasak da hastanelerin  en özverili ve çok çalışan önemli ekiplerinden biri Göğüs Hastalıklarıdır. Kurumsallaşmış derneklerimizle bilimsel, gelişmeye ve yeniliğe açık birbirini destekleyen bir topluluktur. Ben onların arasında olmayı istedim. Başka bir branş olsaydı radyoloji olsun isterdim.

9. Türk toplumunda ailelerin en çok istediği şeylerden biri de çocuklarının tıp eğitimi alması. Siz bir doktor anne olarak, oğlunuza doktorluğu tavsiye ediyor musunuz?

Meslek seçimi ile ilgili müdahalede hiç bulunmadım .Doktor olmak isterse desteklerim tabi.

10. Tıp eğitimi almak isteyen gençlere önerileriniz nelerdir?

Tıp eğitimi çok zor, çok uzun ve hiç bitmiyor. Fakültenin ilk gününden itibaren hem ailelerimiz hem de biz büyük özveride bulunuyoruz. Çalışmaya başlayınca sorumlulukları daha da artıyor. Bunu göz önünde tutmak lazım. Bütün bu zorlukların ve özverilerin üstesinden   ancak hekimlik mesleği sevilerek gelinebilir. Eğer böyle düşünülürse ve yapılırsa dünyanın en güzel işi bu bence.

11. İşinizin en zor ve en gurur verici tarafı sizce nedir?

Diplomalarımızı aldığımızda bir yemin ediyoruz. Orada hayatımızı insanlık yoluna adayacağımızı açıkça bildiriyor ve söz veriyoruz. Bu çok bağlayıcı bir yemin. İnanın her yaptığımız işte, yaşadığımız her günde bunu unutmuyoruz. İşimizin doğası ve bu mesleğin varoluş amacı zor zamanlarında insanların yanında olmak. Ama bu kötü zamanları hastalarımızla birlikte atlattığımızda yaşadığımız mutluluk bu tarif edilemez bir gurura dönüşüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı 21 Eylül Pazartesi günü okullarda yüz yüze eğitimin kademeli olarak başlayacağını duyurdu. Çocukların bir arada bulunacağı yüz yüze eğitim sürecinde uyulması gereken sosyal mesafe kuralları ve maske kullanımının önemi tekrar gündeme geldi. Eğitimci Yazar Coşkun Bulut çocuklarda sosyal mesafe kurallarına uyum ve maske kullanma konusunda motivasyon oluşturmanın ipuçlarını verdi.

Küresel salgın ile topyekün mücadele edebilmemiz için Eğitimci Yazar Coşkun Bulut, ebeveynlere çocuklarda maske takma ve sosyal mesafe kurallarına uyum konusunda motivasyon oluşturmak için şu önerilerde bulundu:

Önce Örnek Olmak Gerek

Hayatımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmemiz için gerekli olan mesafe, temizlik, maske takma kurallarına yetişkinler olarak önce biz uymalıyız ve çocuklara doğru örnek olmalıyız. Çocuklara maskenin doğru şekilde nasıl takılması ve çıkarılması gerektiği uygulamalı olarak gösterilmeli ve evde birlikte alıştırma yapılmalı. Bilinçli davranan bir ailenin bireyi olmak çocukları daha sorumlu davranmaya yöneltecektir.

Zorlamak Doğru Değil

Bu dönem yetişkinler ve çocuklar için kendi içinde ayrı zorluklar barındırıyor. Çocuklara sosyal mesafe kurallarına uymayı öğretirken tıpkı bebekliklerinde konuşma alışkanlığını, tuvalet alışkanlığını edindirdiğimiz dönemlerdeki gibi sabırlı olmalı ve onları zorlamamalıyız. Çocuklara covid-19’un nasıl bir hastalık olduğu, neden maske taktığımız, sosyal mesafeye dikkat etmemizin sebepleri; yaşına uygun, anlayabileceği şekilde açıklanmalı. Tehlikeli bir dönemden geçildiği için maske takmamızın zorunlu olduğu onlara öğretilmeli. “Maske takmak mecburiyetindesin.” şeklinde bir söylem içeren yaklaşım ise doğru olmaz ve çocukla ilişkilerimizi zedeler. Sebep göstererek ve onları bunaltmadan belli aralıklarla kurallara dair hatırlatmalarda bulunmalıyız.

Korkutmamalıyız

Hastalığı anlatırken onları korkutmamalı ve doğru yöntemleri uygulayarak bu hastalıktan korunabileceğimizi anlatmalıyız. Kış mevsiminde soğuktan korunmak için atkı takmamız gerektiği gibi şimdi mikroplardan korunmak için maske takmalıyız gibi gündelik hayattan örnekler vererek konuyu anlaşılır kılmalıyız.

Özellikle kapalı ortamlar ve sınıf ortamlarında arkadaşlarının hapşırması, öksürmesi sonucu gelebilecek mikroplara karşı ve kendisinden de kimseye geçmeyecek şekilde maske kullanma gereklilikleri çocukla sohbet eder şekilde konuşulmalı.

Maskesini Kendisi Seçsin

Ailenin imkanlarına göre; çocuklar için üretilen renkli, çizgi film kahramanları desenli, özel maskelerden alınabilir. Maskesini kendisinin seçmesi takma konusunda isteğini artıracaktır.

Çocuklar Takdir Edilmeli

Doğru davranışın pekişmesi için çocukları takdir etmek çok önemli. Sosyal mesafe kurallarına uyduğunda, maskesini taktığında hem kendisini hem de arkadaşlarını ve ailesini koruduğu için çocuklar takdir edilmeli. Maske takmaktan sıkıldığı dönemlerde sürecin geçici olduğu ve bu süreçte gösterdiği fedakarlığın çok değerli olduğu anlatılmalı. Çocuklara bu süreçte bir anı defteri hediye edilebilir ve tecrübelerini yazması istenebilir. Bu etkinlik hem onları yazarak rahatlatacak hem de bu dönemi daha anlamlı geçirmelerine aracı olacaktır.