Etiket

zayıflama

Yazılar

Açıklamaları ve verdiği bilgiler ile ezber bozan Kalp ve İç Hastalıkları Profesörü Canan Karatay bu sefer gençleşmek isteyenlere önemli tavsiyelerde bulundu.

Obeziteye açtığı savaş ve insanları sağlıklı kilolarda olmaya teşvik etmek için önerileri, kitapları ve kendi adını taşıyan diyeti ile tanıdığımız Canan Karatay bu sefer gençleşmek için çözüm arayışında olanlara seslendi ve Omega-3 yağının kullanılması durumunda gençlik için estetik operasyonlara gerek kalmayacağını duyurdu.  Omega-3 için “İyileştiren Yağ” diyen Karatay, bu yağın her gün vücuda girmesi gerektiğini söyledi ve düzenli kullanım sonrasında yaşlanmayı geciktirdiğini iddia etti. Ayrıca kilo vermek isteyen kişiler için de Omega-3’ün yardımcı olacağını vücudumuzun bir çok ihtiyacını gidermede etkili bir yağ olduğunu belirtti.

 

Omega-3 nedir? 

Omega-3 bir grup çoklu doymamış yağ asiti türüne verilen isimdir. Yağın vücut tarafından enerjiye çevrilmesinde görevli önemli bileşenlerdendir. İnsan fizyolojisinde 3 farklı Omega-3 yağ asidi tipi rol oynar. Bunlar bitki yağlarında bulunan a-linolenik asit (ALA) ve her ikisi de deniz ürünlerinde yaygın olarak bulunan eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHA)’dır.

Omega-3 içeren besinler

Ceviz, yenilebilir tohumlar, uskumru, alabalık, kabuklu yemişler, yağlı balıklar, midye, tavuk yumurtası, somon, kırmızı et, soyada omega-3 yağ asitleri bulunur.  Balıktan elde edilmek istenen omega-3 için en etkili sağlıklı pişirme yöntemi ızgara, haşlama ve buğulama yöntemidir, kızartma şeklinde pişirilen balıklarda diğer yöntemde elde edilen omega-3 kadar etkili değildir. Doğal yolla alınan Omega-3 yanında takviye olarak da ayrıca alınan Omega-3 yağlarını kullanmadan önce mutlaka hekiminize danışınız.

 

 

Ketojenik Diyet, bilinen diğer diyet türlerine göre özellikle doktor kontrolünde uygulanması gereken bir diyet türüdür.  Çok kısıtlı (50 gr’dan az) karbonhidrat, yeterli protein ve yüksek miktarda yağ içeren bu diyette enerji kaynağı olarak yağlar kullanılır. Yağların enerji kaynağı olarak kullanılması sonucu kanda keton cisimcikleri açığa çıkar. Bu nedenle bu tarz beslenme modeli ‘‘Ketojenik Diyet’’ olarak adlandırılır.

Şimdilerde popüler zayıflama diyetlerinden biri haline gelmiştir. Ancak asıl kullanım amacı dirençli epilepsisi olan çocuklarda ilaç tedavisine yardımcı olarak kullanılıp atakları azaltmaktır. Ketojenik diyetin, yağların sınırlandırıldığı zayıflama diyetlerine göre daha hızlı kilo kaybı sağladığı tespit edilmiştir. Bu hızlı kilo kaybının sebepleri; ketozise giren vücudun yağları yakarak enerji sağlaması, diyette artan protein ve yağ tüketimine bağlı olarak tokluk süresinin uzaması ve proteinlerin sindirimi sırasında yaşanan termik etki sebebiyle harcanan enerjinin yani metabolik hızın artmasıdır.

Ketojenik diyette hızlı kilo kaybının gözlemlenmesinin diğer bir sebebi ise glikojen depolarının boşalması sonucu gerçekleşen su kaybıdır. Bu tarz diyetler kısa dönemde kilo kaybını hızlandırırken, uzun dönemde bu diyeti uygulayan kişilerle yağdan kısıtlı diyeti uygulayan kişiler karşılaştırıldığında aynı derece kilo kaybına ulaşıldığı görülmektedir. Kısacası kilo verme sürecinde yağ, protein ve karbonhidrat dağılımı önemlidir ama ideal kiloya ulaştıran en temel yol öncelikle kalori kısıtlamasıdır. En basit ifadeyle her zaman yediğimizden daha az yiyebilmeyi başarmaktır. Asıl hedef hızlı bir şekilde kilo kaybetmek değil sağlığımızdan olmadan ideal kiloya ulaşabilmektir.

Ketojenik Diyet Uygulanırken nelere Dikkat Edilmeli? 

Ketojenik diyet sisteminin kontrolsüzce ve bir uzman eşliğinde yapılmadığı takdirde olumsuz sonuçlara yol açabileceği unutulmamalıdır. Özellikle diyabet hastaları, böbrek hastaları ve büyüme gelişme çağındaki kişiler tarafından uygulanması sakıncalıdır. Bu diyet sisteminde yağ tüketimi artacağından kan yağlarının profili de bozulabilmektedir.

Ketojenik diyeti uygularken dikkat edilmesi gereken hususlardan bir diğeri de karbonhidratın kısıtlanmış olmasına bağlı olarak bu diyetlerde meyve-sebze tüketiminin çok az olması ya da hiç olmaması sebebiyle yaşanan vitamin-mineral kayıplarıdır. Ketojenik beslenmenin tipinin çok uzun süre devam ettirilmesi halinde posa tüketimi yetersiz kalır. Bu durumdan da barsak florası olumsuz etkileneceğinden özellikle kolon kanseri riskinin de artacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Ketojenik diyet uygulayanların tercih edilebileceği besinler: Süt ürünleri, kırmızı et, tavuk, balık ve diğer deniz ürünleri, yumurta, avokado, hindistan cevizi, ceviz, badem, fındık, fıstık vb. yağlı tohumlar, zeytinyağı, çörekotu yağı vb. bitkisel yağlar ve kökü toprak altında olmayan karnabahar, brokoli, mantar, taze fasulye, yeşil biber, bamya vb. sebzeler ile yapraklı yeşillikler.

Kilolu ancak herhangi bir sağlık problemi olmayan yetişkin kişiler bir beslenme uzmanı kontrolünde bu diyeti belirli bir süre için uygulayabilirler. Vücudun uzun süren bir beslenme programına adaptasyonu sonucu oluşan direnç dönemlerinde bu diyete başvurulabilir ancak diyet sonlandırıldıktan sonra normal beslenme tarzına geçişin yine kontrollü şekilde bir beslenme uzmanı tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin ilk AntiGravity Yoga eğitmenlerinden biri olan Verda Kutsal ile yoga, spor ve beslenme ilişkisi, online antremanlar ve kariyer planı üzerine yaptığımız röportajımızı keyifle gerçekleştirdik. Sorularımıza verdiği samimi cevaplarla işte Verda Kutsal ve kıymetli bilgileri :

1. Öncelikle kısaca sizi tanıyalım, Verda Kutsal kimdir?

Merhaba, ben 1982 İstanbul doğumluyum. Spor hayatıma 8 yaşında artistik buz pateni ile başladım. İleriki yıllarda başka spor dalları denemiş olsam da esas yetenekli olduğum ve aşık olduğum her zaman buz pateni oldu. Üniversiteyi de bu dalda Antrenörlük Bölümünde okuyarak tamamladım. 2001 Senesinden itibaren bir kaç sene antrenörlük yaptım. Hayatımın en güzel seneleriydi. Daha sonra antrenörlüğü bırakıp 2007’de pilates eğitmenliği ile fitness hayatıma geçiş yaptım. O zamandan beri en iyi ekiplerle çalıştım. Çok sayıda eğitime katıldım. Yerli yabancı bir çok eğitmenle çalışma ve onların tecrübelerini dinleme şansım oldu. Kendimi kendi tarzımda geliştirmeye çalıştım. Şimdi de istediğim şartlarda ve şekillerde çalışmalarıma devam ediyorum.

 

2. Siz Türkiye’nin ilk antigravity yoga eğitmenlerindensiniz, antigravity yoga hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Antigravity yoganın bilinen yogadan farkı nedir ?

AntiGravity yoga, yer çekiminin bizi alt üst eden etkisini (postür bozuklukları) yok eden ve bu etkiyi terse çeviren bir teknik. Hamaklarla kendimizi rahatça ters çevirebildiğimiz, yaş sınırı olmayan, hemen hemen herkesin uygulayabileceği muhteşem bir çalışma.
Yogadan farkı, AntiGravity yogada ters duruşlar omurgada sıfır baskı ile yapılıyor. Derin esnetmeler hamak içinde yer çekimi olmadan uygulanabiliyor. Ters duruşlar gerek kan dolaşımı, gerek omurga sağlığı, gerek sinir sistemimiz olsun bir çok önemli konuda insanoğluna çok iyi geliyor. Bu teknik de kişiye baş yere değmeden, boyna baskı uygulamadan kendini rahatça ters çevirebilmesine olanak tanıyor. Dersin sonundaki yogadaki savasanayı biz hamak içinde kozada yatarak sağlıyoruz. Farkı ise vücudun yer çekimine maruz kalmaması.

 

3. Kardiyo egzersizleri yapmak ile kas odaklı çalışmak arasındaki fark tam olarak nedir? Sağlıklı ve fit kalmak adına bu çalışmaları ne sıklıkta uygulamalıyız?

Kardiyovasküler egzersizler aslında kalbi güçlendirmek, kalp oksijen kapasitesini artırmak için yaptığımız egzersizlerdir. Kan dolaşımı artar. Nabız hızlanır ve kalp antrene olur. Modern ve şekilci dünyamızda ise amaç yağlardan kurtulmaktır. Yani nabzımızı artırarak vücudun kötü beslenerek depoladığı yağları kullanması için uğraşırız.
Kassal çalışmalarda ise kasın gücünün artması, şekillenmesi, sıkılaşmamızdır amaç. Metabolizma hızlanır ve yaptığımız kardiyo çalışmalarda daha fazla yağ yakmaya vücudu götürmemizi sağlar.
Yağ kasa, kas yağa dönüşmez. İki yapı birbirinden farklıdır. Ve bu nedenle de sağlıklı olmamız için de, fit olmamız için de ikisini de hayatımıza sokmalıyız.
Haftada 3 kas çalışması 3-4 sefer de kardiyo çalışması idealdir. Ama tabii ki bu kişinin amacına göre değişir. Haftada 1 yapılan hiç bir çalışma işe yaramaz. 

4.  Daha önce spor yapmamış olup spora başlamak isteyen kişiler, ilk olarak nereden başlamalılar ? Kendilerine en uygun sporu nasıl belirleyebilirler?

Bence başlangıç seviye pilates ile doğru ve kontrollü egzersiz yapmayı anlayıp öğrenip daha sonra sevdikleri diğer egzersizlere yönelebilirler. Bu dersler illa özel ya da illa makine ile olmak zorunda değildir. Kişi bütçesine göre de grup Mat Pilates derslerine katılabilir, çok da faydasını görür. İşin devamı için kilit kelime insanların “sevdikleri” egzersiz tipini bulmalarıdır. Bu herkes için başka bir ders olabilir. İlla biri şu derse katıl dediği için değil kendi istediği için gitmelidir ya da seveceği egzersizi aramalıdır. Böylece devamı gelecektir. Kimse istemediği bir derse devam etmez. Ben de etmem 🙂

5.  Kısıtlı vakte sahip olup spor yapmak isteyen okuyucularımıza ve maddi olarak çok bütçe ayırmadan, kendi uğraşlarıyla formunu korumak isteyen okuyucularımıza önerileriniz neler olur? 

30 dakikalık bir kassal egzersiz de çok fayda sağlayabilir. İlla 50 dakika olması şart değildir. Bütçeyi düşünecek olursak internette çok fazla ders videosu var, artık eğitmenlere ulaşmak çok kolay. Üstelik dünya standartlarında. Kardiyo olarak da dans dersleri yine internetten hem eğlenceli hem de bütçede rahat olacaktır.
İnternet dışında ufak bütçelerde grup dersleri veren tesisler artık artışta. Onlar da değerlendirilebilir.

6. Sağlıklı bir vücuda sahip olmak için, tek başına spor yapmanın yeterli olmadığını aynı zamanda sağlıklı beslenmenin de gerektiği biliyoruz. Spor ile beslenmenin ilişkisi hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Sizce spor öncesi ve sonrası beslenme nasıl olmalıdır?

Nasıl beslenmeliyiz kısmına girmeden beslenmenin çok önemli olduğunu belirtmeliyim. İşin büyük çoğunluğu ne yediğimizde. Çünkü yediğimiz besin enerjidir. Yaktığımız ya da kas yapmak için harcadığımız efor da enerjidir. Yediklerimiz ile vücudumuzda yük yaratmamak yaptığımız egzersizin işe yaramasını sağlar. O nedenle beslenme işin en büyük ve önemli kısmıdır. Sadece ideal beslenip egzersiz yapmazsak da kaslar kendi kendine güçlenmez. O nedenle ikisi yaşamımızdır. Olmazsa olmazımızdır.

7. Malum dünya üzerinde bir pandemi salgını mevcut ve şuan spor salonları tedbir amacıyla kapatıldı. Pandemi sürecinde sizde sosyal medya üzerinden derslerinize devam ediyorsunuz ve pek çok takipçiniz olduğunu biliyoruz. Peki pandemi durumu ortadan kalktığında, spor alışkanlıklarımızda değişim olmasını bekliyor musunuz?

Pandemi ortadan kalktığında daha önce egzersiz yapmayı sevmeyen bir çok kişinin artık egzersiz yapan ve bundan keyif alan bireyler olarak çıkacağını düşünüyorum. Bu konuda bana çok mesaj geliyor ve çok mutlu oluyorum.

8. İnternet üzerinden birçok şeyin yapılabildiğini gördüğümüz bu pandemi günlerinde, spor eğitmenliğinin de internet vasıtasıyla daha da gelişeceğini düşünüyor musunuz?  Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Açıkçası dijital ortamda hizmet verebilen bir meslek türüne dönüştü ancak benim düşüncem biraz farklı. Uzaktan (online) ders verme bana ters bir durum açıkçası. Ben şu an sadece kendi öğrencilerime online olarak mecburen ders veriyorum çünkü onların hareket açılarını biliyorum, vücutlarını çok iyi tanıyorum. Tanımadığım birini online çalıştırabileceğimi ve bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Birebir dersten bahsedecek olursak tabii ki bunlar.  Grup dersleri biraz daha farklı. Herkes kendinden sorumlu. Elbette eğitmen var gücü ile ilgilenmeye çalışır ancak bu bir yere kadar mümkün olur. Özetle, spor eğitmenliğinin (para ile) uzaktan yapılabileceğini düşünmüyorum. Yapılabilir, yapan var ama bence verimli ve doğru olmaz.  

9. Kariyerinizde hem başarılısınız hem de kendinizi geliştirmeye çok açık birisiniz, peki kariyerinizin devamı için yeni planlamalarınız var mı biraz bahsedebilir misiniz?

Teşekkür ederim. Biraz daha yogaya ağırlık vermeye kadar verdim bu sene, daha önce arka planda bırakmışım. Hem kendim için hem de öğrencilerim için bu kaygılı dünyada hepimiz için çok faydalı olacaktır.  Onun dışında istediğim hayatı ve düzeni kurduğum için mutluyum. Ben zaten sakin kendi dünyasında yaşan biriydim. 12 senelik, 5 senelik, 3 senelik öğrencilerimin de içinde olduğu yoğun bir çalışma tempom var. İnternet de şu ara ulaşamadıklarıma  yardım edebilmek için bir araç bana.

Kariyerine şu sıralar Oysho’da Trainer olarak devam eden Verda Kutsal ‘ı takip edebilmek için ve online videoları ile evde çalışabilmek için;

  • Instagram hesabı : verda.kutsal
  • YouTube hesabı : VERDAKUTSAL

Yaza bu kadar az kalmışken eve sıkıştığımız bu günlerde en sık yaptığımız aktivitelerden biri de  yeni yemekler denemek ve elbette afiyetle yemek. Bunun üzerine hareketsizlik de eklenince kaçınılmaz kilolara inat,  yağ yakımını hızlandıran 5 besini sizlerle paylaşmamak olmaz :

  • Greyfurt : Suyunu sıkmak yerine, posası ile tüketmeniz önerilen greyfurt tam bir metabolizma dostu. Düşük kalorisi ve lifli yapısı ile yağ yakımını hızlandırmasının yanında, güçlü bir antioksidan ve C vitamini deposu greyfurtu öğünlerinize eklemeniz için sebebiniz ne kadar da çok.

 

  • Limon : Hazmı kolaylaştırması ile tanınan limon suyu en iyi dostlarınızdan biri. Özellikle sabahları ılık suya sıkacağınız limon suyu sindirim konusunda size tam destek veriyor. Tansiyon, astım, kanser gibi pek çok hastalığa karşı sayısız faydası ise cabası.
  • Kırmızı biber : Sindirimi hızlandıran, posa içeriği yüksek  lezzeti ile baş döndüren kırmızı biber hepimizin baş tacı. Kırmızı biberin acısını seviyorsanız ise, tam isabet.

 

  • Zencefil :  İştah kesici özelliği ile obezite tedavilerinde kullanılmakta olan amfetabin adlı maddeyi içerisinde bulunduran zencefil, açlık hissine gidermekle kalmayıp, metabolizmayı da hızlandırarak size adeta en büyük iyiliklerden birini yapıyor. Stres hormonu ve bel bölgesi yağlanmasına sebep olan kortizol ise zencefil ile azalıyor. Rendelenmiş taze zencefili ve bir kaşık balı kaynamış suya ekleyip 5 dakika bekleterek tüketebilirsiniz.
  • Tarçın : Yüksek oranda lif içeren tarçın, tokluk hissinin daha uzun sürmesini sağlar ve yemek yeme isteğini törpüler. Aynı zamanda yemekten önce tükettiğinizde mideyi rahatlatan bu aromatik bitki ağız kokusunun da önüne geçiyor.

 

Besinlerin zayıflama konusunda tek başına yeterli olmadıklarını elbette biliyoruz. Aynı zamanda belli rutinlerde yapacağınız egzersiz ve yürüyüş ile zayıflama sürecinizi hızlandırmayı ihmal etmeyiniz 🙂

Çoğunluğun sevmediği yeşil mercimek bu tarif ile denenmeye değer:

Malzemeler :

  • 1 su bardağı yeşil mercimek,
  • 1 kuru soğan,
  • Zeytinyağ,
  • 3 diş sarımsak,
  • 1 kapya biber,
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası,
  • 1 tatlı kaşığı domates salçası,
  • İsteğe göre nane, karabiber ve tuz.

Yapılışı :

  • Zeytinyağ ile küp küp doğranmış soğanlar kavrulduktan sonra, ince ince doğranmış sarımsaklar da üzerine eklenip iyice kavrulur.
  • Hem domates hem biber salçası  kavrulan soğanların üzerine katılır ve baharatlar bu karışıma ilave edilir.
  • Kapya biber ince ince kesilir ve tencerede o da diğerleriyle kavrulur.
  • Yıkanıp süzülen yeşil mercimekler de tencereye katıldıktan sonra mercimeklerin üzerini geçecek kadar kaynamış su ile kısık ateşte pişmeye bırakılır.
  • 45 dakika kadar kısık ateşte pişen yemeğin altı kapatıldıktan sonra dinlenmeye bırakılır.

Afiyet olsun.