Etiket

iş kadınları

Yazılar

Kariyer yolculuğuna bambaşka bir yolla başlamış olsa bile, ruhuna, tutkusuna ve çocukluk hissiyatlarına daha fazla hayır diyemeyerek “moda”yı hayatının merkezine almış bir isim Güzide Yücel. Moda ve seyahatle yoğrulan yaşam tarzında,  stil danışmanlığının hakkını veriyor belli ki. Bize de tecrübelerinden faydalanarak 20 soruluk bir röportaj yapmak düşüyor kendisiyle:

“Güzide Yücel ” kimdir kısaca tanıyalım.

Dikiş makinası sesinin, moda dergilerinin sayfa seslerine karıştığı bir evde büyüyen, çocukluk anılarında oyuncaktan çok makas olan ve giydiği her şeyi önce hisseden bir moda tutkunuyum.

11 yıldır kamuda uzman olmama rağmen çocukluktan kalma bu kreatif yön ve moda tutkusu yeniden sınava girerek Moda Tasarımı bölümü kazanmamı sağladı. Şu anda moda tasarımı öğrencisiyim ve aynı zamanda stil danışmanlığı yapmaktayım.

Projelerimi moda, sanat ve seyahatten ilham alarak gerçekleştirmeye ve onları sosyal medya içerikleri olarak paylaşmaya bayılıyorum.

Tarzını birkaç kelime ile özetlemeni istesek?

Çarpıcı ve zarif… Tarzımı tam olarak ifade eden 2 kelime. Zarif stilin özenli ve romantik detaylarını korurken bir yandan daha çarpıcı, dramatik detaylarla lookumu parlatmayı seviyorum.

Gardrobunda en sevdiğin şeyler nelerdir?

En sevdiğim şeyler, hem en çok dikkat çeken yıldız parça dediğimiz ara sıra alınan parçalar, hem de beyaz bir tshirt  ya da  dümdüz bir ipek gömlek gibi en sade parçalar. Bu uçlardaki parçaları değil giymek, bunlara bakmak bile beni mutlu ediyor.

Peki ya olmazsa olmazın?

Blazer ceketler  ve Tailored kesim pantolonlar olmazsa olmazlarımdandır.

Yazlıklar mı kışlıklar mı favorin?

Aslına bakarsanız her sezonu ayrı ayrı seviyorum ama daha fazla katmanlama yapılabildiği için bahar ve kış ayları daha çok stil sahibi görünebilme imkanı sunan zamanlar. Çünkü üst üste gelen en az 3 parça ile daha havalı göründüğümüz bir gerçek.

Ya ayakkabılar? En sevdiklerin hangileri?

Ayakkabılarda daha sade olanları tercih ediyorum. Yaz aylarında yok denecek kadar ince bantlı bir ayakkabı favorimken,  kışın dizin çok üzerinde bir çizme favorim olabiliyor.

Sence sana en çok yakışan renk?

Renk için belirleyici 2 özellik var aslında. Birincisi cilt alt tonunun soğuk ya da sıcak oluşu, ikincisi ise cildin parlak ya da pesliği. Ben soğuk alt tonlu ve pes renkleri yakıştırıyorum. Sisli bir mavi tonu  mesela bana inanılmaz yakışır.

“Her zaman yanımda olsun” diye istediğin bir kıyafetin var mıdır tatil dönemlerinde?

Aslına bakarsanız hiçbir tatilimde bir önceki tatilimle aynı şey yanımda olmaz. Çünkü seyahatlerimde baştan ayağa gideceğim yerin ruhuna uygun olacak looklar hazırlarım. Ortamla uyumlu fotoğraflar yakalamaktan inanılmaz keyfalırım. Ama yine de bir cevap vermem gerekirse o da mutlaka rahat bir ayakkabı ve sezona bakmaksızın terlik olur.

En son hangi parçaları aldın?

Ten rengi bir saten slip elbise aldım. 2 tane de ipek gömlek aldım.

En sevdiğin markalar?

Hızlı moda markalarından Zara ve H&M favorilerim arasında ama H&M’e fiyat performansı ve sürdürülebilirlik çalışmaları sebebiyle biraz daha sempatiyle yaklaşıyorum.

Yüksek modadan ise Schiaparellinin sürreal tasarımlarına ve Alexander McQueen’in hacimli formlarına bayılıyorum.

 

Kafama koydum şunu almalıyım dediğin bir şey var mı?

Aslında en küçük şey bile “kafama koydum şunu almalıyım”a dönüyor bir süre sonra.

Ne tarz çantalar seversin ve favori çantan hangisi?

Çanta konusunda iki yaklaşımım var. Görsel amaçlı kısa süreli kullanımlar için küçük çantalar ve günlük hayatımı domine eden işlevsel çantalar.

İçine bilgisayardan öğle yemeğime, makyaj malzemelerinden detox suyuma kadar her şeyi koyabildiğim kocaman bir shopper çanta vazgeçilmezim.

Aksesuarlarla aran nasıl? Şunu takmadan çıkmam dediğin bir takı var mı?

En sevdiğim şeylerden biri aksesuardır. Kocaman bir küpe bir tshirt bir jeanin bile havasını anında değiştirir. Her kıyafetim için ayrı aksesuarlar kullansam da genel anlamda ortak noktaları gold olmalarıdır.

Bu yıl moda olan şeylerden en çok hangisini sevdin?

Net bir şekilde söylemem gerekirse o da platform topuklardır.

Peki ya elbiseler? En sevdiklerin hangileri?

Elbiselerde en sevdiğim vücudun silüetini çok bozmayan ama çarpıcı bir detayı da barındıran elbiseler. Uzun elbiseleri kısa elbiselerden daha çok sevdiğim de bir gerçektir.

Saç rengini çok değiştirir misin?

Hayır değiştirmem. Saç rengi değiştirmeyi köklü bir değişiklik olarak görmüşümdür hep. Bu yüzden saç rengindeki değişiklik köklü bir değişiklik gerektirir. Gardırop bile değiştirmek gerektirebilir bu durum. O yüzden saçımda sık değişiklik çok tercih etmem.

Sürmeden çıkmam dediğin makyaj malzemelerin?

En sevdiğim makyaj malzemem rujdur. Makyajım hep aynıdır ama rujla, kıyafetime göre çeşitlilik sağlarım.

En sevdiğin kozmetik markaları nelerdir?

Ulaşılabilir markalardan Loreal en sevdiğim marka. YSL ve Dior da sevdiklerim arasındadır.

Etiketi üstünde bir şey kaldı mı dolabında?

Hiçbir zaman olmadı.

Dolap gibi uygulamaları kullanıyor musun? Hesabın nedir?

Kullanıyorum ama o programlardaki satılma süresi içerisinde hemen başkasına veriyorum 🙂

Sizler de Güzide Yücel’in seçimlerini incelemek ve tarzınıza katkı sağlamak istiyorsanız “guzideyucel” instagram kullanıcı adıyla kendisini takip edebilirsiniz.

“İlham Veren Kadınlar” serimizin keyifli yolculuğunda bugün bize eşlik eden sevgili Pınar Özkent ile kurumsal iş yaşamından sıyrılıp kendi işini kurabilmeye, başka hayatlara dokunarak onları istedikleri hayata doğru yüreklendirmeye, yeni girişimler için korkulardan sıyrılabilmeye dair pek çok konuya el attık 🙂

Siz de haddinizi aşanlardan olmak istiyorsanız, yaşamınızın geri kalan sürecinde ilham olması dileklerimizle….

Pınar Özkent kimdir, kısaca tanıyabilir miyiz?

17 yıllık kurumsal yaşamının son 10 yılını “ben bu hayatta başka birşeyler yapmalıyım” diyerek geçirdikten sonra 2017 yılını kendime kişisel dönüşüm yılı ilan ederek konfor alanından çıkarak  kurumsal kariyerime veda ettim. Hepimiz için zaman denilen hızlı tren; tek biriktirilemeyen ve dolayısıyla en doğru harcanması gereken şey. Zamanımı ve enerjimi hep başkalarının yaşamlarına dokunarak, onlara destek olup ilham vererek harcamak istiyordum. Ve ilmik ilmik dokuyarak kendime mutlu olduğum bir iş yaşamı hediye ettim. 

Şimdilerde ilk girişimim olan Haddini Aş  Kulübü’nü büyütüyor, durmak bilmeden yazıyor ve iş yaşamında kendini sıkışmış, umutsuz hisseden pek çok profesyonele bire bir mentorluk yapıyorum. 

Yazar, danışman, konuşmacı, mentör gibi pek çok sıfatınız bulunuyor. Birden fazla alana odaklanabilmek için nasıl bir çalışma prensibiniz mevcut?

Bu soruyu bundan 5 yıl önce sorsaydın, “insan çok sevdiği bir iş yaptığında, birçok parçaları bir araya getirebiliyor ve bundan yorulmuyor” diye yanıt verirdim. 

Ancak bugün, ben de deneyimleyerek öğrendim ki, tutkuyla yaptığın bir işin olmasının yanı sıra, verimli ve üretken olabilmeyi kafaya takabilmek çok kıymetli. Bence zamanı çok iyi kullanmayı öğrenmek bu yüzyılın en önemli yetkinliklerinden biri. Bu konuda kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum. 

Haddini Aş sitemizde yayınladığım “Hedeflerime Nasıl Ulaşırım?” Rehberi’nde de yer verdiğim kritik bir alışkanlığım var. Aynı zamanda pek çok şey yapabilmeyi öğrenmek. Yani yapmak istediklerimiz için paralel zamanlar yaratmamız lazım. Buna herkes küçük küçük başlayabilir. Mesela yemek hazırlarken podcast dinlemek; araba kullanırken bir sonraki günün yazısı için sesli notlar almak, sabahları 05.00’da kalkıp halletmem gereken en el oyalıyıcı işleri o sessizlikte halletmeyi prensip haline getirmek gibi.. 

Kurumsal hayatta iyi bir konumda iken, bu konumdan başarı ile sıyrılarak kendinize -tıpkı kitabınızın da adını taşıdığı gibi- “yeni bir pencere aç”mışsınız. Peki siz yeni bir pencere açabilmek için kişisel motivasyonunuzu nasıl sağladınız?

Benim başka bir şansım yoktu açıkçası. Çünkü içimde sürekli beni dürtüp “destek olabileceğin bir sürü insan, yazılacak pek çok satır varken burada ne işin var?” diye sorgulayan bir iç sesim vardı. Onu susturmaya çalışmadım mı? Çalıştım. Ancak beni çok iyi tanıyor olmalı ki, varlığımın farklı amaçlarını bulabilmem için sürekli beni itmeye devam etti. Tabi burada okurlar altını çizmek istediğim bir şey var: Kurumsal yaşamı bırakıp girişimci olmak isteyen biri kendini çok sıkı hazırlamalı. Okumak, araştırmak, eğitimlere gitmek, yeni bağlantılar edinmek, işin inceliğine hakim olmak gibi.. İnsan ancak kendini geliştirdiğinde öz güveni artıyor ve yola çıkma cesaretini buluyor. Bu hazırlık dediğim süreç benim 7 yılımı almıştı. (Herkesin bu kadar uzun sürmesine gerek yok ☺)

Yaşamınız boyunca size ilham kaynağı olan bir kişi veya bir olay olmuş muydu?

Anneannem sanırım. Doğu’nun ücra bir köyünde hayata gelip 14 yaşında evlendirilerek İstanbul’a göç eden, okuma yazması olmayan ama 3 çocuğunu okutmak için gecesini gündüzüne katarak çalışan biri anneannem. Kocası alkolik ve maalesef şiddet mağduru bir kadın. Annem, teyzem ve dayımın iyi birer meslekleri olsun diye gündüzleri ev temizliğinde, geceleri ise kese kağıdı fabrikasında mesai yapıyor. Çok şükür ki çocukları onu hayal kırıklığına uğratmayarak, her biri İş Bankası’nda önemli pozisyonlara yükseliyor. Bana ilham vermesinin en büyük nedeni; çaresizlik denilen şeyin aslında bir duygu durumu olması ve yaşamlarımızı mücadele ederek değiştirmeye sonuna kadar muktedir olmamız. Bir de tabi ki vizyonerliğinden çok etkileniyorum. 

Yeni kararlar alma anlamında hayatınızın dönüm noktası sizce nedir?

Hayat seçimler ve bu seçimler arasında verdiğimiz kararlardan ibaret. Bu nedenle yeni bir karar almayı yaşamın doğal bir uzantısı olarak kabul ediyorum. Korkmuyor gözüm yani. Çünkü aldığım her karar doğru olmak zorunda değil. İnsanım ben. Athena’nın dediği gibi “benim güzel hatalarım var” ☺ Spesifik bir dönüm noktam yok bu nedenle. Yani karar alma konusunda çok büyük anlam yüklemediğimden belirli bir dönüm noktası hatırlamıyorum. 

“Haddini Aşanlar Kulubü” kurucularındansınız. Bir kişinin “haddini aşabilmesi” için sizce nereden başlaması lazım?

Şimdi yukarı ile çelişiyor gibi görüneceğim belki ama önce karar vermesi lazım. Ve fakat bu karar çok net olmak zorunda değil. Yani sadece “Ben bu hayatı böyle yaşamaya devam etmeyeceğim.” diyebilmek önemli ve ilk etapta yeterince sağlam bir karar. Kendi girişimcilik yolculuğumda yaşadıklarımı anlattığım “Beyaz Yakamla Nasıl Vedalaşırım?” Rehberi’nde özellikle altını çizdiğim bir nokta var: Her şeyi ilk günden enine boyuna bilmemiz, atacağımız her adımı detaylıca planlamamız gerekmiyor. Bizim bir anda kahraman olmaya değil, sadece cesur olmaya ihtiyacımız var. Zaten bu kararı verdikten sonra insan hayallerine ulaşabilmek için neler yapması gerektiğine dair uzun uzun konuşuyor kendisiyle. Cevapların bir kısmı yolda bulunuyor yani.

İş yaşamında şansa inanır mısınız? Yoksa her şey prensip, azim ve motivasyon mudur?

Şansa gerçekten inanmıyorum. Montesquieu’nun çok sevdiğim bir sözü var: “Başarılı olmak için çaba gösterirsen şans seninledir. Tembeller için şans diye bir şey yoktur.’’ 

Bence şans konusu bizim tökezlediğimiz zamanlarda kendimize söylediğimiz ve kendimizi iyi hissettirmeye yönelik inanmak istediğimiz bahanelerden biri. Bir insan için tek bir şans vardır; o da sağlıkla nefes alabilmektir. 

Kendi işini kurma konusunda çekinceleri olan girişimci adayları için neler önerirsiniz?

Önce neden çekindiğimizi bulmamız gerekiyor. Ne yapacağınızı mı bilmiyorsunuz, nasıl başlayacağınızı mı veya başarısızlık korkunuz mu baskın? Yani ben bu adımı bir türlü neden atamıyorum. Önce bunu spesifik olarak ve mutlaka yazarak tanımlayın. Korkularımızın kaynağını bulmadığımız sürece, yaşamı israf etmeye devam edeceğiz. “Beyaz Yakamla Nasıl Vedalaşırım?” girişimci olmak isteyenler için kendi hikayemdeki somut adımları ve uygulamaları paylaştığım, 73 sayfalık bir e-rehber. Rehberi okuyarak benzer birinin hikayesinden ilham alabilirsiniz. Bana en çok gerçek hikayeler ilham verir.  Tabi bu kişisel bir şey.. 

İş hayatındaki girişimci oranlarına bakınca kadınların daha geri planda kaldığını üzülerek görüyoruz. Sizce bu oranı arttırmak için neler yapılabilir?

Bunun da nedenlerine bakmak lazım. Bazısı benim gibi annelik kimliğini üzerine giyip bir süre onunla yaşamaya karar verip, iş yaşamından çekiliyor. Benim geri dönmem 2 yılı buldu mesela. Bazısı yaşam öncelikleri gereği çok yoğun bir çalışma hayatı istemiyor. Çünkü girişimcilik işte böyle pazar akşamı da çalışmak demek ve hayatın terazisini tutturmak girişimciyken zor. Bazısı maddi olanaksızlıklardan çekiniyor ya da evliyse eşi desteklemiyor vb. Toplumda birçok konuda gördüğümüz kadın erkek eşitsizliğine değinmiyorum bile. Neyse ki bugün gururla takip ettiğimiz nice kadın girişimciler de var. Denemek lazım! Her zaman bunu söylüyorum ve söyleyeceğim. Eğer bir fikrin varsa denemeden başarılı olup olmayacağını bilemezsin. Üstelik denemek bedava ve denemeye başlamak için radikal bir karar almaya ihtiyacın yok. Bugün dijital yaşam muhteşem iş fırsatları getiriyor. Senin evinde el emeği göz nuruyla mis gibi dolmalar sarıp Instagram’dan satan Ayşe’den, Fatma’dan ne farkın var? Tek fark, henüz yapmak istediklerini denememiş olmak. 

Sizi takip etmek isteyen okurlarımız hangi kanallardan size ve kitaplarınıza ulaşabilir?

“Yeni Bir Pencere Aç” benim basılı tek kitabım. Raflarda ve online kitap satan tüm platformlarda mevcut. www.haddinias.net üzerinden yazdığım E Rehberlere de rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Instagram hesabım pinarozkent ve en aktif kullandığım platform olan Linkedin’deki profilim de burada 

Bu harika sohbet fırsatını verdiğiniz için çok mutlu oldum. Çok teşekkürler.