Etiket

kadın dayanışması

Yazılar

İlham Veren Kadınlar yazı dizimizde her yaştan kadınların dünya üzerinde bıraktığı izleri anlatmayı çok seviyoruz. Bu defa sizlere 18 yaşında olan ve genç yaşına rağmen Türkiye’nin yanı sıra dünya üzerinde  pek çok oluşumun içinde var olan Selin Özünaldım’ı tanıtacağız. Toplumsal cinsiyet eşitliği aktivisti Selin’in ilham verici yaşamı ve yaklaşımlarını yakından tanıyalım. 

Merhabalar, okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Selin Özünaldım, İstanbul’da yaşayan 18 yaşında bir toplumsal cinsiyet eşitliği aktivistiyim. UNWomen’in küresel cinsiyet eşitliği hareketi HeForShe’nin Türkiye’deki en genç temsilcisiyim. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından National Gender Youth Activists grubu için globalde seçilen 300 gençten biriyim. STEM’de kadının güçlendirilmesi üzerine farklı robotik ekipleriyle çalışarak ve Girls Who Code hareketini Türkiye’ye getirdim. Genç kızları robotik takımlarda yer almaya teşvik eden #GirlsWhoFIRST hareketinin de kurucu ortağıyım. Bunların yanı sıra, bir video röportaj platformu olan We Ground Zero platformunun kurucusuyum ve dünyada fark yaratan başarılı insanları dinleyerek jenerasyonumuza ilham vermek ve güçlendirmek bizim hedefimiz. Kızların eğitimi ile ilgili United Nations Girls Education Initiative’in Transform Education kampanyasının Guiding Group’unda yer almamın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Vakfı’nın Girl Up hareketinin de ülkemizdeki kurucusuyum.

Pek çok farklı oluşumun içinde adınız geçiyor. Şuanda hangi projelerde aktif yer alıyorsunuz?

National Gender Youth Activists grubunun bir parçası olarak, şuanda yılın en büyük ve en önemli etkinliği olan Nesiller Boyu Eşitlik Forumu (Generation Equality Forum) üzerine çalışıyoruz.

Nesiller Boyu Eşitlik Forumu, BM Kadın Birimleri tarafından düzenlenen ve Meksika ve Fransa hükümetlerinin ev sahipliğinde, sivil toplum merkezli, küresel cinsiyet eşitliği için bir toplantıdır. 29-31 Mart 2021’de Mexico City, Meksika’da başlayacak ve Haziran 2021’de Paris, Fransa’da doruğa ulaşan Forum, cinsiyet eşitliğine yönelik acil ve geri döndürülemez ilerleme sağlamak için bir dizi somut, sürdürülebilir ve dönüştürücü taahhütleri güvence altına alacak. Dönüm noktası niteliğindeki bu çaba, iddialı yatırımları ve politikaları tanımlamak ve duyurmak için hükümetleri, şirketleri ve değişimi bir araya getirecek.

Forum, 1995 yılında Pekin’de cinsiyet eşitliği konusunda stratejik, cesur adımlar atma taahhütlerine rağmen, ilerleme ve uygulamanın yavaş olduğu gerçeğine yanıt veriyor. Bugün hiçbir ülke cinsiyet eşitliğini sağladığını iddia edemez. Kadın haklarının, artan yoksulluk ve cinsiyete dayalı şiddet riskleri nedeniyle, COVID-19 krizinin bir sonucu olarak daha da gerileme riskiyle karşı karşıya olduğu Forum, tüm kadınların insan haklarına nihayet ulaşmak için bir toplanma noktasıdır.

Nesil Eşitliği Forumu, aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliği için güçlü ve kalıcı bir koalisyonu besleyecek ve dönüştürücü bir değişim elde etmek için hükümetleri, aktivistleri, şirketleri, feminist örgütleri, gençleri ve müttefikleri bir araya getirecek. (Birleşmiş Milletler, Generation Equality Forum website)

Küresel Cinsiyet Eşitliği Hareketi olarak bilinen HeForShe’nin Türkiye’deki en genç temsilcisisiniz. Bu oluşumun temel misyonu nedir?

HeForShe, Birleşmiş Milletler cinsiyet eşitliği küresel dayanışmasıdır. Dünya bir dönüm noktasında. Dünyanın her yerinde insanlar cinsiyet eşitliği fikri üzerine çalışmalar yapıyor ve destekliyor. HeForShe olarak, bunun sadece kadınları ilgilendiren bir sorun olmadığını, bir insan hakları sorunu olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. HeForShe, cinsiyet eşitliği için cesur, somut  ve birleşmiş bir kuvvet oluşturmak amacıyla, kadınlarla dayanışma içinde, birlikte harekete geçmek üzere tüm erkeklere ve her cinsten insana bir çağrıdır. HeForShe’ye destek veren erkekler sadece yan unsurlar değildirler. Şirket kurmak, çocuk yetiştirmek ve içinde bulundukları topluma borçlarını ödemek için kadınlarla ve birbirleriyle birlik içerisinde çalışıyorlar.

Ben de ülkemizdeki en genç HeForShe temsilcisi olarak, Türkiye’nin dört bir yanındaki liselere ziyaretler gerçekleştiriyorum, hem feminizm, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konulardaki soru işaretlerini gidermeyi amaçlıyor hem de HeForShe hareketini yaşıtlarıma tanıtıyorum. Hatta öğrencilerin kendi liselerinde de HeForShe takımları ve kulüpleri kurarak harekete destek olmalarını, değişimin bir parçası olmalarını hedefliyorum.

Pek çok yaşıtınız sizin ilgilendiğiniz çoğu konudan haberdar bile değilken, sizin bu denli bilinçli olmanız kadınlar adına oldukça çok ümit verici. Sizin bu girişimlerde ilham kaynağınız kimdir?

Tabii ki bu yolda yürürken pek çok ilham kaynağım, kendime rol model aldığım başarılı kadınlar oldu. Benim amacım Türk kız çocuklarının sesi olabilmek ancak onların da kendi seslerinin farkına varmaları, tutkularını keşfetmeleri ve bu yolda, hayalleri uğruna seslerini kullanmalarını sağlayabilecek bir ortam sağlamak. Herkesin gerçek anlamda, hayatın her alanında eşit olduğu bir dünya hayal ediyorum. Sadece bugünümüz için değil, yarınımız için de çalışıyorum, sadece kendim için değil, dünya üzerindeki her genç kız için çalışıyorum ve eğer uğruna çalıştığım amaçlara ulaşabilirsem bu herkese fayda sağlayacak bir şey. Bir Türk genci olarak, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ilerlemek ve onun mirasını taşıdığıma emin olmak istiyorum.

Türkiye’de kadınların daha özgüvenli, daha cesur, daha bilinçli olması için sizce neler yapılmalı? Dünyadaki cinsiyet eşitsizliğini durdurmanın en temel yolu ne olabilir?

Önceki sorulara benzer sorulardan maalesef ki çokça tepki ve ,ne dersem diyeyim, negatif geri dönüşler aldığımdan cevaplamak için kendimi rahat hissetmiyorum. Ancak bu iki soru yerine konu hakkındaki ülkemizdeki ve dünyadaki çalışmalar üzerine görüşlerimi paylaşmaktan mutluluk duyarım:

Açıkça konuşmak gerekirse, şuanda yürütülen çalışmaları yeterli bulmuyorum. Çünkü kendi gözlemlerimi ele alarak konuşmam gerekirse, genel olarak şu şekilde bir algı var ‘Sadece tek bir alana odaklanarak çalışmalıyım’ örneğin iklim aktivistiyseniz eğer eğitimde fırsat eşitliği üzerine çalışamazmışsınız veya cinsiyet eşitliği aktivistiyseniz yeşil enerji üzerine bir fikriniz olmamalıymış gibi bir algı var. Bu düşünce yapıları da bizi çıkmaza sürüklüyor. Çünkü Birleşmiş Milletlerin de 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde anlatmaya çalıştığı üzere, biz global sorunlar üzerinde çalışıyoruz ve global çözümlere ihtiyacımız var. Ayakkabı bağcığı gibi düşünün. Bağcıklar birbirine karıştığında, tek bir elinizi kullanarak açmaya çalışırsanız veya tek bir düğüme odaklanırsanız ne kadar başarılı olursunuz ki? Hayır, bunların hepsi birbirleriyle bağlantılı. Bu nedenle herkes yorganın bir ucundan tutmalı ve konfor alanımızdan çıkmalıyız ki değişimi yaratabilelim.

En etkilendiğiniz kitap ve film hangisi oldu bu zamana kadar?

Beni en çok etkileyen kitap kesinlikle Paulo Coelho’nun ‘Simyacı’ adlı kitabı. Dünyaya, insanlara ve hayata karşı bakış açımı tamamıyla değiştiren bir kitaptı. Film olarak da, Olağan Şüpheliler filmi beni her seferinde etkilemeyi başarıyor. Hikaye akışından tutun oyunculuklara, senaryodan tutun müziklere gerçek bir başyapıt.

İleride kendiniz için nasıl bir yol çizmeyi planlıyorsunuz?

Eğitim benim hayatımda çok önemli bir yer tutuyor. Aktivizm de benim hayatımın kaçınılmaz bir kısmını oluşturuyor, adeta bir parçam ve hayatımın her alanında olduğu gibi üniversite eğitimim için de aktivist kimliğimi destekleyecek türde bir yol çizeceğim. Üniversite yıllarımda aktivizm çalışmalarımı devam ettirirken, ülkeme ve ülkemdeki kız çocuklarına fayda sağlayabileceğim bir kariyer hedefliyorum. Bir gün Birleşmiş Milletler ile çalışmak en büyük hayallerimden biri.

Okurlarımız için bir mesaj vermenizi istesek, nasıl bir mesaj olurdu?

Kendi mottom olan, kendime her sabah hatırlattığım ve çok yararını gördüğüm bir sözü paylaşmak isterim:

‘Dünyada görmek istediğiniz değişimin kendisi olun.’ -Gandhi

Çünkü, En büyük sorunlarımızdan birisi, herkes günlük yaşantısında, belirli bir konuda, bir eksiklik tespit ediyor. Bu konuda düşüncelerini beyan ediyor ve eleştirilerini yapıyorlar ancak sonrasında kimse aksiyon almıyor. Ancak o yanlış bulduğunuz şeyi, o sorunu değiştirmek adına bir adım atmazsanız, kimsenin de adım atmasını beklememelisiniz. Gandhi’nin de dediği gibi, kısacası: 

“Görmek istediğiniz değişimin kendisi olmalısınız”

“İlham Veren Kadınlar”da bu kez yaşadığı hastalığı yenip hayata yeniden başlayabilen ve yaşamını tereddüt etmeden yeni baştan kurabilen, ışığı ve bilgisini başkalarıyla paylaşmayı kendisine rol edinmiş olan güçlü bir kadın, sevgili Ece var. Sorularımız ve içten cevaplarıyla Ece sizlerle…

1. Ece Kantürk’ü kısaca tanıyalım.

İzmir’de ailesiyle birlikte yaşadığı güvenli alandan ayrılıp İstanbul’a gelmiş, buradaki yaşamı tanımak için emek vermiş ve sonunda İstanbul’un fırsatlarını severek burada kalıp hayatı keşfetmeye devam eden bir insan Ece Kantürk. Burada iş hayatını öğrenip işe alım danışmanlığı yaparken birçok farklı insanla ve kurum kültürüyle tanışma fırsatı ve İstanbul’un besleyici doğasında farklı eğitim ve deneyimlerle ruhunu besleme imkanı bulmuş birisi.
Şu anda kendine iyi gelen şeyleri başkalarına da faydalı olmak adına, keyifli geçecek eğitimler tasarlıyor ve bunları severek paylaşıyor.

 

2. Hepimizin hayatında dönüm noktaları var. Senin için bu dönüm noktaları neler?

Ortaokulda eskrime başlamak bireyselliğe ilk adım attığım nokta oldu. Ortaokul ve lise hayatım boyunca eskrim sayesinde özgürlüğü, cesareti ve başarıyı deneyimledim. Eskrimin kendimi ifade edebildiğim bir alan olması, dönüşümüme büyük katkı sağlamıştır. Üniversitede reikiye ve meditasyonlara başlamam, ney ile tanışmam, kendimle ilgili farkındalıklar yaşadığım, “Ece kim?” diye sorduğum ve cevaplarıma göre yaşamımla ilgili kararlar aldığım, daha da önemlisi kararlarımın sorumluluğunu almayı öğrendiğim bir süreç. Ve en büyük dönüm noktası yaklaşık 3 sene süren hastalık ve iyileşme sürecim. En son olarak İstanbul’a gelme kararım.

3. Üniversite yıllarındaki hastalık sürecinden bize bahseder misin? Bu süreci aşmanda en büyük destek düşüncelerin ve hayallerin nelerdi?

Orta kulağımda bir rahatsızlık vardı, klasik prosedürler uygulandı tedaviler denendi ama sonuç alınamadı. Sonunda bir doktorun farklı düşünerek harekete geçmesiyle kulağımda tüberküloz olduğu fark edildi. Dr. House dizisinde görülen vakalar gibi 😊 Nadir rastlanan bir hastalıktı, onun tedavi ve ameliyat süreci yaklaşık 3 sene süren ve sağlığıma kavuşmamla tamamlanan bir dönem geçirdim.
O dönemi aşmamda en önemli destek Polyvagal Teoride de bahsedilen sosyal destek. Öncelikle ailemin yanımda olması, sonra aramızda kuvvetli bağlar olan arkadaşlarımın beni yalnız bırakmaması o günlerde benim için süreci kolaylaştırdı. Hastalıkların zihinsel nedenleri, beynin nasıl çalıştığı, nörokimyasalların nasıl işlediği ve iyileşme yöntemleriyle ilgili araştırmalar ve öğrendiklerimi uygulamam büyük destek oldu. (her zaman ekliyorum doktorların uyguladığı tedavinin yanında zihinsel pratikler yaptım) En büyük hayalim de sağlığıma kavuşup özgürce hayatı keşfetmeye devam etmekti.

4. Hastalıkları yenme konusunda çevrenin etkisi sence nasıl? Neler yapılabilir?

Yakın ve güvende hissettiğimiz ilişkilerle çevrili olduğumuz zamanlar bize “Güvendesin bir tehdit varsa da başa çıkabilirsin” yani HER ŞEY YOLUNDA mesajını veriyor. Bu mesaj olduğu zaman kişinin de içinde bulunduğu durumla yüzleşmesi ve bununla başa çıkması daha kolay olabiliyor. Aslında etraftaki sağlıklı herkes sadece sakin bir şekilde mevcudiyetlerini paylaşsa bile yeterli. Böyle bir durumda sana acıyarak bakan gözler ya da normalden fazla neşelendirmeye çalışanlarla dolu yapmacık bir çevre, ihtiyacın olan sosyal desteği sana sağlayamıyor.
Bu gibi dönemler sadece hasta olan için değil etrafındakiler için de zorlu süreçler olabiliyor. Benim önerim uçak düşerken ebeveynlere maskeyi önce kendinize takın derler ya onun gibi “herkes önce kendine baksın” siz iyi değilseniz etrafınızda sizin yardımınıza ihtiyacı olan kişilere de yardımcı olamazsınız. Etrafınızda hasta veya sıkıntılı bir durum yaşayan birisi varsa ve ona yardım etmek istiyorsanız önce kendiniz için yaşam kaynakları yaratarak deponuzu doldurun sonra çok daha kolay destek olabilirsiniz.

5. Hastalık sebebiyle ney çalmayı bırakmışsın, yerine ne koydun ney çalmanın? Nasıl bir geri dönüşümü oldu sana?

Açıkçası o dönemde maalesef yerine tam bir şey koyamadım ☹. Sadece benim için çok daha fazla kitap okuyabildiğim, yazılar yazabildiğim, meditasyon yapabildiğim bir dönem oldu. O günlerde yaptığım bu birikimler daha sonra iş hayatımda çok işime yaradı.

6. İş hayatı ve sosyal hayatta çok yönlü olduğunu biz biliyoruz. Mesleki anlamda ve diğer zamanlarında neler yapıyorsun?

Aslında bu soruya Pandemi’den önce ve Pandemi’den sonra olarak iki şekilde yanıt verebilirim. Pandemi’den önce sevdiklerimle zaman geçirerek, işim gereği bol bol seyahat ederek, kadın çemberleri organize ederek, yeni insanlarla tanışarak, yürüyüş yaparak, İstanbul’un her türlü kültürel etkinliğinden faydalanmaya çalışarak ve olmazsa olmaz eğitimlerimle ilgili gelişmeleri keşfederek zamanımı geçiriyordum.
Pandemi’den sonra özellikle yüzyüze eğitimlerimin durmasıyla benim için alışılmadık bir süreç başladı. Eski işimde de çok seyahat ediyordum yaklaşık 10 yıldır yollardayım ve ilk defa bu kadar uzun süre evdeyim. Neyse ki online eğitimler devam ediyor 😊 bilgileri online olarak paylaşmaya devam ediyorum. Tedbirli bir şekilde evde kalarak, eğitimlerimde paylaşmak için gelişmeleri daha yakından takip etme imkanı buldum. Hayatıma yoga eklendi. Yavaşladım ve aslında yeni dünya düzeniyle ilgili düşünmek ve harekete geçmek için fırsat buldum.

7. Kadın Çemberi oldukça ilgi çekici duruyor. Bize detaylı bilgi verir misin?

Çemberlerle Kadın Çemberi Kolaylaştırıcılık eğitimi ile Filiz Telek sayesinde tanıştım. Hiç tanımadığın insanlarla bir çemberde oturarak derin dinleme pratiğiyle kalbini açmak, açılan kalpleri kucaklamak ve bu bağlantıyı bütün hücrelerinle hissetmek benim için çok etkileyici bir deneyimdi. 2 senedir bende kendi açtığım alanlarda çember kolaylaştırıcılığı yapıyorum. Çember Adabı Kadim bilgelikten geliyor eski topluluklarda kullanılan bu pratik günümüzde kendimizle ve başkalarıyla bağlantıda olduğumuzu hissetmemize yardımcı oluyor. Unuttuğumuz sosyal güveni hatırlıyoruz. Birbirimizi yargısız dinleyerek, tüm mevcudiyetimizle tanık olarak ve kalpten iletişimi sağlayarak kendimizin ve bizi çevreleyen insanların isteklerini ve ihtiyaçlarını hissedebiliyoruz.
Pandemi sürecinde daha da öne çıkan bir gerçeği deneyimliyoruz. Esas ihtiyacımız yeni bir telefon yeni bir iş veya bir giysi kumaş parçası değil esas ihtiyacımız Transaksiyonel Analiz’de bahsedilen “tanınma açlığı” başka insanlarla ve dış çevreyle ilişki kurmaktır. Biz varlığımızı sürdürmek için, başka insanlarla ve dış çevreyle fiziksel veya psikolojik olarak temas kurmaya ve varlığımızın kabul görmesine ihtiyaç duyuyoruz. İşte çemberler tam olarak bu ihtiyacımızı gidermek için fırsat bulduğumuz birbirimizi olduğumuz gibi gördüğümüz ve kabul ederek kucakladığımız alanlar.
Bozuk bir makine olduğumuzu bize söyleyerek sürekli değişmemizin talep edildiği güvensiz alanlardan uzaklaşıp olana izin vererek kalplerin buluştuğu güvenli ve şefkatli bir alan.

Çember’in merkezi olarak kullanılan bu alanın etrafında tüm katılımcılar oturur ve herkes kendisine ait anlamı olan bir objeyi çembere koyar ve böylece herkesin enerjisi çemberde toplanmış olur.

8. Hayatta sana en çok ilham veren şey nedir?

Her gün yeni bir ilham çıkıyor karşıma 😊 En çok değil de size en yakın zamanda bana ilham olan İtirazım Var filminde geçen cümleyi paylaşayım.
“Kainatta ne varsa şu anda oluyor, görmüyor musun? Sadece burada, sadece şimdi. Gözlerini kapa, kalbini aç, aklını da bırak gitsin…”

9. Şu an çocukluğunda olmak istediğin kişi misin yoksa çok daha farklı mı?

O zaman ne istediğimi hatırlamıyorum sanırım öyle büyük bir hedefim de yoktu hastalık sürecime kadar daha çok anı yaşayan bir çocukluk ve gençlik yılları geçirdim. Ama şunu söyleyebilirim şu an çocukluğumda olduğum kişiyim 😊 Aynı hayatı keşfetme heyecanı, aynı neşe devam ediyor.

10. Bundan sonraki hedeflerin nelerdir?

Korku, nefret ve endişelerden oluşan eski dünya düzeninin yerine sevgi ve güven dolu başka bir dünya düzeninin mümkün olduğunu ve bunu kolaylaştıracak bilgileri, yolları neşe ve sevgi ile başkalarıyla farkındalık arttırmak amacıyla paylaşmaya devam edeceğim.
Özellikle kurumsal hayatta artık geçersiz olan iletişim stratejileri & psikolojik oyunlar ilgimi çekiyor.
Kendi ihtiyaçlarıyla bağlantıda ve ihtiyaçları doğrultusunda harekete geçen 90’lı yılların sonlarında doğan yeni neslin iş hayatına katılmasıyla tüm dinamikler değişti. Bu konuda kişilere destek olacak yeni nesil kişisel gelişim çözümleriyle ilgileniyorum.
Ve olmazsa olmaz Kadın Çemberleri için alan açmaya devam etmeyi hedefliyorum…

Dior’un 2017’de kurulan genç kadınlara Kadın Liderliği ve Sürdürebilirlik konularında mentorluk eğitimi verdiği women@dior projesi bu yıl 4 yaşında. Proje bu zamana kadar binlerce kadına koçluk yapmış uluslararası bir program olup, bir nevi dayanışma ağı olarak da kabul edilmektedir.

Fransa, İngiltere, Çin ve Avustralya gibi 20’ye yakın ülkedeki en iyi işletme, sanat, mühendislik ve moda okulları projeye dahil olup, bir nevi staj programı gibi çalışır. Katılımcılar kariyerlerindeki ilk adımları bu proje sayesinde atar ve alanında profesyonel olan tasarımcı, zanaatkar, yazar gibi pek çok kadından eğitim alırlar.

Program 4 temel değer üzerine kurulu :

  1. Kendine yetebilme : Kendi potansiyelini kullanabilme, kendine güven ve kendi kariyerini çizebilme
  2. Yaratıcılık : Farklı, yenilikçi ve özgün tasarımlar oluşturma,
  3. Sürdürebilirlik : Mevcut iş modellerini yeniden tasarlayabilme, değer yaratma ve dönüştürme prensipleri,
  4. Kapsama : Geniş kapsamlı çalışma, farklı kişileri ve yetenekleri dahil etme

2020 Kadın Liderliği ve Sürdürebilirliği Eğitim Programı

2020 yılında cinsiyet eşitliği ve kadınların gelecek için liderliği için adım atıldı. Bu yeni girişim, eğitimin önemini vurguluyor ve genç kadınların ayakları üzerinde daha sağlam durabilmelerini amaçlıyor.

Yüksek standartlara sahip bu program 500 öğrenciye açık olup, teorik ders çalışma ile başlayacak ve akabinde “Değişim Rüyası” projesi ile beraber pratik yapılacak.

UNESCO ile Dayanışma

Dior, Women@Dior Programını, Kenya, Gana, Nijerya, Pakistan, Tanzanya, Filipinler ve Sri Lanka’dan yüzlerce kız öğrenciye açarak UNESCO’nun Küresel Eğitim Koalisyonu’na katılıyor ve dezavantajlı pek çok genç kadın için umut ışığı olma yolunda ilerliyor.

Teşekkürler Christian Dior, tam da dünyanın genç kadınların gücüne ihtiyacı olduğu anda…