Yazar

womanlogy

Yazılar

Son zamanlarda adından sıkça söz ettiren vedik astrolog Gizem Beder, 27 Nisan 2021 tarihinde Vedik Astroloji’ ye göre Terazi burcunda 12 derece swati Nakshatrasında gerçekleşecek olan dolunayın etkilerinden okurlarımız için şu şekilde bahsetti:

Dolunay koç stelyumlu bir dolunay olacak ve Türkiye haritasının 5. Evinde gerçekleşip 5-11 aksını aktifleştirecektir.

10-15 derecesinde vedik olarak gezegenleri olanlar daha çok etki altında kalacaklar.

Venüs ve Merkür kavuşumu

Uranüs kontakları piyasayı şimdiden sarstı. Malum thodex dolandırılması yaşandı.

Genel etki anlamında ;

  • İç benliğinizi sorgulamada büyük destek alacağınız kişi ya da kişiler karşınıza çıkabilir. Fakat karşınıza çıkan kişiler bu desteği verirken sizi sert sözlerle ve gerçeklerle yüzleştirerek farkındalığınızı sağlar. Öğreticidir, direnmeyin.
  • Bu dönemde ani evlilik kararlarına da dikkat etmek gerekiyor. Mayıs ortalarında daha sağlıklı kararlar verilecektir zira. Çünkü uranüs ve venüs baskısı sizi duygusal yüklerinizden bir anda kurtulma meyili verip hata yaptırabilir.
  • Bekarlar için de bu geçerli. Ani ilişkilere girmemek, iyice tanımak , yoksunluğu gidermek amacıyla birine olan teslimiyeti abartmamak lazım.

Sağlık anlamında ise, dişler, kemik ağrıları, karın ağrıları ön planda.

Dolunay aynı zamanda bitişi de temsil ettiğinden, günlük hayatınızda sizi sağlık açısından ufak tefek rahatsız eden ne varsa iyileştirin gitsin artık. Çünkü bomba gibi bir Mayıs ve Haziran yaşayacağız ve Güneş – Ay tutulmaları çok çok önemli.

Vedik astrolojiye göre ;

Yükselen ve ay burcu Koç ve Terazi olanlar♈️♎️

  • Yeme bozukluklarına karşı temkinli olmalısınız,
  • Aktif ruh haliniz gelgitli olacağından bu duyguları yeme isteği ya da yememe isteği olarak ilişkilendirebilirsiniz ki; bu her türlü ilişkinize de yansıyabilir.
  • Gidişatı nasıl kontrol ettiğiniz, geleceğiniz hakkında ipuçları verecektir. Benlik çatışması sizi yorabilir ve kolay pes etmeyen sizleri, ilişkilerde “aman ne hali varsa…” moduna sokabilir.

Kendinizle çatışmadan geçireceğiniz bir dolunay olsun 😘😘

Yükselen ve ay burcu Boğa ve Akrep olanlar♉️♏️

  • Hayat size şans veriyor aslında 2021’de özellikle. “Değiş, kop, kır zincirleri, acısa da öldürmez, güçlendirir” diyor.
  • Şansını iyi anlamda değiştirecek olan sensin neden zorluyorsun? Keza dolunay da bu etkileri kapsıyor. Rahat olman için önüne kurduğun bariyer sana ne kazandırdı ki şimdiye kadar engelden başka? Hadi yıksana artık onları.
  • Bu çark değişmeden dönmüyor, içindeki dünyayı ana taşı , taşı ki geleceğinde çiçekler açsın. Neye güvenmiyorsun? Kendine mi, dünyaya mı, insanlara mı? Sil hepsini akışa teslim ol. Hırsların, ketum tutumun senin yaratılışın ama bunu dönüştürmek de senin yapına ters değil.

Dolunayda fark etmen dileğiyle😘

Yükselen ve ay burcu İkizler ve Yay olanlar♊️♐️

  • Egonuz sizi dış dünyaya karşı kayıtsız bırakabilir dolunay etkisiyle.
  • Dön bir bak sessizce etrafına, seni sen yapan o duyguları hatırla ve gerçeği bul diyor evren sizlere.
  • Geçmişin sınırları , geleceğin belirsizliği arasında sıkışıp kalma ki güneşin doğsun dünyanda.
  • Özgürlüğünü kısıtlayan çevren , arkadaşların ya da eğitim hayatın değil, bu durum duygularında aşırılık ve zihninin arapsaçı olmasından kaynaklı.

İşte dolunay size sakin kal ve dinle diyecek. Dinle ki hisset, hisset ki fark et!

Hayatı anlamanın yeni yollarını keşfetmen dileğiyle😘

Yükselen ve ay burcu Yengeç ve Oğlak olanlar♋️♑️

  • Çok sıkıldınız değil mi sonbahardan beri? Artık fazla düzen, istikrar ve abartı çalışmanın ne kadar gereksiz olduğunu fark ettiniz.
  • Yurdun, evin, hayatın senin zaten! Sürekli temel atma binayı süsle artık diyor dolunay sizlere. Temel sağlamlaştı ama şekil almadı . Şekillendir ki tadını çıkarasın. Hayatının hangi renkte olacağına sen karar vereceksin ve hayatının kaç parça olacağına da.
  • Bağımlılık sizi üzüyor , onlardan çek kurtar kendini.

Hadi bakalım sahne senin😘

Yükselen ve ay burcu Aslan ve Kova olanlar ♌️♒️

  • Dolunay yaralarınızı saramaz ama eğer izin verirseniz kabuğunu koparıp iyileştirir.
  • Hayallerini gerçekleştirirken destek almaktan çekinme, çekinme ki mutluluğunu paylaşacak biri aradığında tek kalma.
  • Özgür iradeni en çok kendine karşı kullanman gerektiğini fark etmek için daha çok bekleyecek misin? Yoksa dolunay etkisiyle anlayıp yoluna devam mı edeceksin?

Soruların cevapları sende , bulman dileğiyle😘

Yükselen ve ay burcu Başak ve Balık olanlar ♍️♓️

Narin , hassas bir o kadar da akıllı zihniyle savaşan terminatörler sizi😅 Dolunay yine bilinçaltından vuruyor , düşünceleri karmaşıklaştırıyor sizlerde. Korkularla yüzleşmenin vakti geldi diyorsanız önünüzde güzel bir dolunay var. Yok hazır değilim derseniz normal hayatın akışında kalmak yeterli olacaktır.

Hani bazen bazı şeyler düşünüp sonra” tövbe tövbe niye aklıma geliyor ki bunlar” deriz ya ! Hah işte bu dolunay öyle etki verecek🙈

  • Alkol, uyuşturucu ya da ilaç alımında artış sergilememeye özen gösterin lütfen.
  • Ruhunuzu dinlendirecek başka aktivitelere yönlenin💜
  • Sağlığınız açısından da evhamlı olmamaya dikkat edin😅

O sakladığınız minnoş kalbinizin altındakileri paylaşarak gerçekleştirip yaşamanız dileğiyle😘

Mama sandalyeleri günümüz çocukları için olmazsa olmazlardan. Çocuğunuz için en uygun yemek yeme şekli oturarak olacaktır. Oturarak beslenme, bebeklerin günlük insan yaşamına alışması ve beslenme şekli olarak sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Bu yeme şekli için en önemli araç ise mama sandalyesi. Peki, mama sandalyesi seçerken nelere dikkat etmeliyiz? Önceliğimiz ne olmalı?

Mama sandalyesi nasıl seçilir?  

Mağazada görünen sandalye çok şık olabilir. Oldukça ergonomik veya kullanması basit olabilir. Bunlara rağmen fiyatı da uygun olabilir. Ancak en önemli nokta mama sandalyesi güvenliğidir. Bebeğinize aldığınız sandalyenin güvenliği hem sizin içinizi rahatlatacak hem de bebeğinizin geleceği için önemli bir konu olacaktır. Bunun yanında tabii ki bir de güvenlik konusunun alt başlığı olan malzeme kalitesi geliyor. Malzeme kalitesinin yüksek olması hem bebeğin sağlığı için hem de kazalara karşı korunmak için önemli bir konu. Gelin hep beraber güvenli mama sandalyesi nasıl seçilir? Nelere dikkat etmeliyiz? Öğrenelim.

Mama Sandalyesi Güvenliği
Mama sandalyenizi seçerken ve kullanırken dikkat etmeniz gereken unsurları sıraladık. Bu maddeler sağlıklı çocuk gelişimine önemli katkı sağlayacaktır.

  • Mama Sandalye Kemeri : Sandalye kemerleri bebek güvenliği için en önemli noktadır. Tabii ki her sandalyenin güvenlik kemeri vardır. Ancak her sandalyenin kemer malzemesi ve tasarımı aynı değildir. Bu nedenle yeni nesil kemer tasarımları bebeğiniz sandalyeden düşme riskini azaltır ve sağlam malzeme kalitesi ile kemer kazalarını önler. Bebeğin sandalyeden düşmemesi veya kaçmaması için bacakları ve belini çevreleyen kemerler olmalı. Bu tasarımın en güzel örneği 5 kemerli mama sandalyeleridir. Örneklerine buraya tıklayarak bakabilirsiniz. Güvenlik kemerlerinin sadece bir büyük tarafından esnetilebilir olduğundan emin olun. Güvenlik kemerlerini çocuğunuzun gelişime bağlı olarak genişletmeyi unutmayın.
  • Keskin Kenarlar : Maalesef bebek sandalyesi kazalarında önemli bir yere sahiptir keskin kenarlar. Keskin kenarlara sahip ve aynı zamanda kalitesiz malzeme ile üretilen sandalyeleri tercih etmemelisiniz. Aksi takdirde kazalar sonucunda bebeğinizin gelişimine zarar sağlayacak sonuçlar oluşabilir. Bebeğinizin otururken bacaklarına denk gelen kısmını sandalye seçerken yoklayın. Koltuk kumaşının ve kenarlarının pürüzsüz olduğundan emin olun. Kumaş kalitesi sadece bebeğin rahatlığı değil aynı zamanda dökülen yemeklerin araya kaçmasını ve yapışmasını önler.
  • Kilitli Tekerlekler : Hareket eden yani tekerleri olan mama sandalyelerinde önemli bir güvenlik önlemidir kilitlenen tekerlekler. Bebeğiniz her ne kadar küçük olsa da hareketlerinden dolayı sandalye sağlam durmazsa bebeğinizin boğazına yiyecek takılma riskini yükseltir.
  • Geniş Tabanlı Ayaklar : Bu tür ayakları olan mama sandalyeleri  diğerlerine oranla daha sağlam olmakla tanınırlar. Bebeğiniz mama sandalyesi ile oynamaya çalışacaktır mutlaka. Mama sandalyesinin üstüne çıkmaya çalışacaktır. Böyle durumlarda üstüne düşmemesi ve bebeğin yemek yerken yaptığı hareketlerden dolayı sandalyenin masadan uzaklaştırılması önlenir.

Sandalyelerde Güvensizlik Sonucu Oluşan Riskler:

Güvensiz sandalyelerin yarattığı en bilinen en büyük sorun bebeğin düşmesidir. Maalesef bu kazaların sonuçları şöyle sonuçlanabilir:

  • Bebek kafatası çok oluşmadığından küçük sarsıntılarda bile kafa zedelenmesi görülür.
  • Aynı şekilde bebekler hassas oldukları için boyun zedelenmesi riski vardır.
  • Bebek kemikleri oldukça hassas olduğu için kemik kırılmaları görülebilir.
  • Düşmenin şekline göre ağız yapısı bozulabilir.
  • Bebeklerin dişleri haliyle küçük olduğu için kırılma riski ile karşı karşıyadır.
  • Cilt kesikleri oluşabilir.
  • Vücutları hassas olduğundan düşme sonucu sarsıntı yaşayabilirler.
  • Düşmeye bağlı sıyırıklar oluşabilir.

Taşınılabilir Sandalye
Mama sandalyelerinin taşınabilir durumda olması, tekerlekli olup olmaması ile doğrudan bağlantılı. Çok hafif sandalyeler dışında mama sandalyeleri sırtına yüklenip taşımak mümkün değil. Mama sandalyesi ev içinde dolaşması gerekiyorsa birden fazla alanda yemek yeniliyorsa o halde tekerlekli sandalye almaya mecbursunuz. Bunun için masa tekerlekleri kaliteli malzemeden yapılması önemli. Bazı tekerlekli kalitesiz sandalyeler taşıma konusunda tekerleksiz olandan daha sıkıntılı işler çıkarıyor. Tabii ki bir diğer önemli konu tekerlekli olan sandalyenin aynı zamanda kilitlenebilir olması. Güvenlik açısından önemini “Geniş Tabanlı Ayaklar “ başlığı altında inceledik.

Hijyen Şartları – Mama Sandalyesi Nasıl Temiz Tutulur?

Sandalyenin yemek yenilen düz zemini uygun olan temizlik malzemesi ile düzenli silinerek yemek artıklarından arındırılmalı. Bunu yapmanın önemini şöyle açıklayabilirim; bebekler önlerinde ne bulurlarsa ilk olarak ağzına alırlar. Bir yiyeceğin uygun veya çürük olduğunu kavrayamazlar. Bir diğer nedeni ise kalıntı yiyecekler zaman geçtikçe zararlı bakteri üretmeye başlarlar. Mama sandalyesinin yünlü veya kumaşlı olan kısımlarının üzerine bir koruyucu bez örtülmesi, düzenli aralıklarla silinmesi önemlidir. Mama sandalyesi altına örtü de örtülebilir. Bu yöntemi kullananlar unutmasınlar ki sandalyenin bacakları örtünün üzerine gelmemeli. Olası risklere karşı oldukça önemlidir.

Olası Durumlar İçin Önlemler!
Eğer evde evcil hayvan besliyorsanız her ihtimale karşı evcil hayvanınızı mama sandalyesi altında veya etrafında dolaşmasına izin vermeyin.
Mama sandalyeniz katlanır yapıda ise tam açık durumdayken tüm kilitlerin tamamen açık olmasına dikkat edin. Olası kazaları önlemenize yardımcı olacaktır.
Kancalı mama sandalyelerinden birine sahipseniz yemek masanızın tahta veya metal olmasına özen gösterin. Eğer bebeğiniz masayı sallıyorsa yeteri kadar önlem alınmamış demektir. Aynı zamanda masa örtüsü olan masalarda kancalı mama sandalyesi kayabilir.

En sevdiğimiz kategorilerimizden olan “İlham Veren Kadınlar” bu kez hem yerli üretime ve ülke ekonomisine yaptığı katkı ile hem de çevre dostu buluşu ile adından söz ettiren Ayşegül Abacı. Hatay’da yaşayan Ayşegül Hanım zekası, sabrı ve azmi ile İlham Veren Kadınlar’ dan olmayı fazlasıyla hak ediyor. Kendisine doğaya sağladığı katkı ve biz kadınlara yaşattığı gurur için teşekkür ediyoruz. Şimdi sıra sorularımıza verdiği samimi cevaplarda:

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

İsmim Ayşegül Abacı. Hatay’ın Yayladağı ilçesinde 1992 yılında doğdum çocukluğum ilkokul ve ortaokul hayatım bu küçük ilçede geçti. Ön Lisans eğitimim için önce Kocaeli Üniversitesi’ne gittim daha sonra Selçuk Üniversitesi’ne geçerek ön lisans eğitimimi Selçuk Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu bölümü ile tamamladım. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olarak lisans eğitimi mi tamamladım. Evliyim ve bir çocuk annesiyim.

Girişimcilik hikayeniz hakkında bilgi sahibi olmayan okurlarımız için kısa bir bilgilendirme yapabilir misiniz?

Çocukluğum defne ağaçları arasında geçti. Ailem ben çocukluğumdan bu yana defne yapraklarını kurutup satarak geçimini sağlıyordu, dal kısımları ise hep bir atık oluşturmaktaydı. Atık dallar ailem için artık bir yük oluşturmaya başlamıştı ücret istemeden çevremizdekilere kışın ısınmaları için bu atık defne dallarını vermemize rağmen başa çıkılmaz bir hal almıştı bu atıklar. O dönemde işletmemizde bir yangın çıktı alevlerin uzun süre söndürülememesi bu atık dalların yanıcı özelliğini keşfetmeme sebep oldu . Atıkları nasıl değerlendirebiliriz diye yaptığım araştırmalar beni Yenilenebilir Enerji olan Biyokütle Yakıtı ile tanıştırdı. Avrupa’da bu yakıtın çok değer gördüğünü ve atık malzemelerden yapıldığını kullanımı sırasında doğayı kirletmediğini öğrendim. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nde fındık kabuğundan yapıldığını buldum ve “Akdeniz’de Hatay’ın potansiyel bitkisi  defne ağacı atıkları ile bu iş neden yapılmasın” dedim. Böylece hem  bizim tonlarca atık değerlendirilmiş olacaktı hem de ailem büyük bir yükten kurtulacaktı bu soruların cevaplarını aradım ve bu şekilde DEFNE PELET fikri ortaya çıkmış oldu.

2021 Yılı Türkiye’nin Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimciler yarışmasında birincilik ödülüne layık görüldünüz. Bu ödül ile beraber hedeflerinizde ve hayallerinizde büyüme anlamında değişiklikler oldu mu?

Defne Pelet daha çok yeniyken yani girişimci olmaya karar verdiğim dönemlerde sürekli girişimcileri araştırdım. Bir gün rastgele kitapçıda gezerken Ekonomist Dergisi aldım eve gelip okumaya başladığım zaman aldığım sayı tesadüfen yılın kadın girişimcilerinin açıklandığı sayıymış ben o derginin o bölümünü okurken çok heyecanlandım ve “bir gün bende bu dergide kazanan olarak yer almak istiyorum” dedim. Daha ilk başlardayken bu yarışmayı kazanmayı çok istemiştim bana 4 yıl sonra nasip oldu. Diyorum ki; Gerçekten yürekten istemek gerekiyor bazı şeyleri şimdi hem bu yarışmayı öğrendiğim dergiyi halen saklıyorum hem de benim resimlerim olan dergiyi aynı yerde tutuyorum benim için o kadar kıymetli bir ödül ki, yeri çok ayrı….

Ben sadece bir ürün satmak istemedim hiçbir zaman. Üretici olmak, ürettiğim ürünün insanlara faydasının dokunması istedim ve benim gibi yola çıkan kadın girişimcilere cesaret ve ilham olabilmek istedim. Bu girişime başlarken bir çok hayal ve hedef belirledim kendime. 

Şimdi 2021 yılı Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimci olarak öncelikle ulusalda marka değerimizi arttırmış olduk. Ürünlerime oluşan talep arttı ve insanlar büyük bir güvenle bizi tercih etmeye başladı. Hedeflerimden biri olan Türkiye’de bayilik sistemine geçiş konusunda birçok ilden bayilik talebi aldım. İş hacmimiz mutlaka artacak aldığım telefonlar bunu gösteriyor.

AMA artık DAHA BÜYÜK HAYALLERİM var: 

  • Türkiye’de çok güçlü bir bayilik sistemi kurmak,
  • Belirlediğim bir kaç noktada üretim tesisi açmak,
  • Ulusalda yakaladığımız bu marka değerini globale taşımak.

Ve en güzeli; o kadar çok mesaj alıyorum ki işletmesini kurmak isteyen ama yolun başında olan insanlardan. Fikrime danışmaları ve onlara yol göstericiliği yapmak çok mutlu ediyor beni…

Çevreci buluşunuz üzerine yalnızca Türkiye değil, Dünya’da da fark yaratmaktasınız. Defne Pelet’i kurarken, bu denli büyüyeceğinizi tahmin ediyor muydunuz, dünyaya açılmak gibi bir hedefiniz var mıydı?

İlk aşamada bu kadar büyüyeceğimi hayal etmemiştim, ürünümün Finlandiya’da kullanılacağını hatta 10 ülkeden temsilcilik isteyeceklerini de. Bunların hepsi benim için mucize gibi ve şükür sebebi.

İlk aşamada sadece ürünü üretebilmeye, müşteri ile yakından ilgilenmeye çabaladım. İlk hayal ettiğim şey kullananların memnun olmasıydı .Müşterilerine doğru bir şekilde yardımcı olup problemleri çözümlediğiniz zaman büyüme kaçınılmaz oluyor. Daha sonra farklı şehirlerden ürünüme olan ilgi arttı ve bulunduğum noktadan kilometrelerce uzağa ürünümü göndermek bende tutku oluşturmaya başladı o zaman hedef koydum Türkiye’de her noktada “Pelet” dendiği zaman akla gelen +6ilk isim olmak istiyorum dedim ve bunun üzerine çalışmalar yapmaya başladım. Şuan ki hedefim Türkiye’de kazanmış olduğumuz bu marka değerini yurt dışında da sağlayabilmek. Şuna inanıyorum ki eğer gerçekten inanırsanız kağıttan kuşlar bile uçabilir, bu ürünü üretebilmek bu kadar çok insana kullandırabilmek ve bu kadar uzaktaki insanlar ile iletişime geçip kullanmaları benim için gerçek bir mucizedir. Ben sadece çok inandım…

Pelet yakıtının tam olarak özellikleri ve maliyeti nedir? Sizce tüm Türkiye’de muadilleri yerine çevre dostu peletin kullanımı için nasıl bir yol izlenmeli?

Pelet yakıtı, her türlü ormansal atıkların hiçbir kimyasal bağlayıcı kullanmadan yüksek sıcaklık ve basınç sonucunda elde edilen bir katı yakıttır. Ayrıca pelet yakıtı ısıl derecesi yüksek, kül oranı ve karbon salınımı en az olan bir katı yakıt çeşididir.

Fosil yakıtlar gibi kullanım sırasında çevreye zarar vermez çünkü hiçbir kimyasal bağlayıcı kullanılmaz. Karbon salınımı en düşük yakıt çeşididir. Bu analiz sonuçları ile somutlaştırılmıştır.

Kömür kullanımı çok fazla bu ürün stokerli kazan (fındık kömürü kazanı) , pelet kazanları, ve pelet sobaları için kullanıma uygundur. Fabrikalar, termik santrallerin çoğu kömür kullanarak ısınma ihtiyacını gidermektedir. Oysa pelet yakıtı kullanılırsa hem ısıl derecesi yüksek bir ürün kullanacaklar hem de çevreye zarar vermeyecekler, bacalarına filtre takmalarına gerek kalmayacak.

 

Kamu kurum ve kuruluşlarında katı yakıt ihalelerine pelet yakıtı da dahil edilmelidir. Hatta toplu yerleşim birimlerinde kömür kullanımı yasaklanmalıdır.

Özellikle termik santraller ve fabrikalar ısıl enerjisini, yenilenebilir enerji ile karşılamalıdır.

Avrupa’da bu konuda ciddi çalışmalar yapılmaktadır. 

Pelet yakıtının  Kyota Protokolü’nde karbon salınımı kabul edilebilir ölçülerde olarak belirtmiştir. Ve bir çok ülkede imzalanan yeşil mutabakat ile yenilenebilir enerji kullanımına dikkat çekmektedir.

Diğer yakıtlara oranla daha ekonomik bir yakıt çeşididir. Ton fiyatları ortalama 750- 1100 TL. arasında değişmektedir . Diğer yakıtlar ile performans olarak değerlendirdiğimizde çok daha uygun bir maliyet söz konusu olmaktadır. 1 KG PELET yakıtı 4 kg odunun vermiş olduğu ısıl derecesine sahiptir.

Kömür ortalama 3500 ila 7000 kcal ısı derecesine sahiptir ancak atık oranı % 30-45 arasında değişmektedir. 

Pelet yakıtının ortalama 4500-5200 kcal ısıl derecesine sahiptir ancak atık oranı %1 dir .

Daha basit bir ifade ile ;  insanlar kömüre verdikleri paranın çoğu ile enerji sağlayamıyor ama pelet yakıtı aldıkları zaman paraları boşa gitmiyor, hepsi ile verim almış oluyorlar.

Kaldı ki kcal değeri 5000 üzeri fosil bir yakıt yani kömür daha çok yurtdışından dolara bağlı olarak satışı yapılan ürün oluyor.

Tamamen ülke öz kaynaklarından oluşan ve atık malzemelere kullanılarak üretildiği için pelet, yenilenebilir bir enerjidir.

Yerli üretim olduğu için döviz kurlarından etkilenen bir fiyatlaması da yoktur.

Zehirli bir gaz çıkışı yoktur. İlk yanma ve söndürme anında duman çıkar oda zarar vermez.

Sıkıştırıldığı için diğer katı yakıtlara oranla daha az yer kaplar. 

Firmanızı kurarken kendi kendinizi nasıl motive ettiniz?

Öncelikli olarak ÜRETİCİ olmak zaten güzel bir motivasyon oldu benim için üretimini yapmış olduğum ürünü araştırdıkça faydasının hem doğaya hem insana olduğunu anladıkça bu işin üzerine gittim. Ürünlerimi kullanan insanlar ile aramda duygusal bir bağ oluştu hepsi ile yakından ilgilendim ve aldığım geri dönüşler de beni motive etti.

Ailem bana destek oldu yaşadığım olumsuzluklara hep “benim için tecrübe oldu” diyerek yaklaştım. Ve bana inanan ve güvenen ailemin güvenine layık olmak için hep başarmak istedim.

Babam hep şöyle derdi “Kaymakam olsan bu kadar mutlu olmazdım.” Ben de onlara layık olmaya çalıştım 🙂

 Tabii ki aldığım her ödül beni fazlası ile motive etti. İlk olarak KAGİDER PROJE 15 kazananı olarak aslında girişimciliği, girişimci ekosisteminin ne olduğunu bu yarışma ile anladım. Kagider kadınlara destek olan bana göre en güvenilir sivil toplum kuruluşu ve ürünümü ilk defa Kagider’ deki önemli iş insanlarına anlatıp kabul görmek yüksek bir motivasyondu. Her ödülde daha ileriye gitmeye ve aldığım ödüllerin bu alkışların altını doldurmaya ve gerçekten hak ederek ilerlemek, hak ettiğim için alkışlanmak istiyorum.

Hayatınızda size ilham kaynağı olan birisi var mı?

En büyük ilham kaynağım BABAM. Babasını küçük yaşta kaybedip, 8 kız kardeşinin bakımını üstlenen, çok zor şartlarda büyüyen, her türlü riski alıp kendisine Taşkıran Defne adında ihracat hacmi büyük bir firma kuran ve defne yapraklarını satarak bana DEFNE PELET’ i kurmak için maddi ve manevi anlamda destek olan babam tabii ki… Gerçek bir girişimcidir. Kendisi ile sohbet eden çoğu kişi için bir fabrika kurmak ister. Çoğu cümlesini yazarım çünkü benim için altın değerindedir. Ve beni böyle bir girişimci ruhla yetiştirdiği için de ayrıca çok mutluyum . Babamdan aldığım ticari tecrübeleri kendi isteğim, azmim ve eğitimim ile birleştirdiğim için DEFNE PELET başarılı oldu bence.

Bir kadın için ekonomik özgürlüğün önemi sizce nedir?

Ekonomik özgürlük kadın için de erkek için de söz hakkına sahip olmak demektir. Ekonomik özgürlük bir kadın için bir çok anlamda özgürlük demektir. Çok önemlidir ve önemsenmelidir. Hayat şartları maalesef ki çok zorlayıcı, çocuklar eklenince her anlamda fedailik yapan kadın oluyor. Sosyal alanda aktif olabilmek için maddiyat yetersiz kalıyor ve bu da psikolojik olarak kadınları çok olumsuz etkiliyor. Bu aslında en basit örnek. Toplum olarak ilerleyebilmemiz ancak kadınlar ekonomiye dahil olursa mümkün olabilir. 

Bir kadın kendi ayakları üzerinde durabilen, ihtiyaçlarını kimsenin vicdanına bırakmadan alabilen, çocukları için güçlü ve güzel bir rol model olmalıdır. Ayağa kalkmalıdır ki toplumda kalkınsın!

Hayallerinin peşinden koşma konusunda cesaretsiz olan tüm kadınlar için öneriniz nedir? Sizce nasıl daha cesur olabilirler?

Hayal sadece düşüncede kalmamalıdır kesinlikle harekete geçip üzerine gidilmelidir. Hayalde kalırsa sadece hayal olacak. Ancak harekete geçersek hayallerimizi gerçeğe döndürebiliriz.

Denemeden neyin nasıl olacağını bilemeyiz ve bence hayallerimiz denenmeye değer. Hem bir şans verelim ne kaybedeceğiz ki en fazla “denedim olmadı” deriz. Ama deneyip de başarılı olabilirsek her şey dönüşecek. Buna siz bile inanamayacaksınız.

İsteyin ama tüm hücreleriniz ile uykunuzu kaçıracak kadar istekli olun hayalleriniz için.

Israrcı olup, hayallerinize ulaşmak için ısrarla üzerine gidin.

Pes etmeyin, bir fikir ancak ve ancak sürekli ilgilendiğiniz zaman parlıyor.

Kendinize inanın ve kendinizi en yukarda hayal edin mutlaka sonuç veriyor.

Ve girişimci  başarmış kadınlar ile sohbet edin cesaret bulaşıcıdır…

Sevgiler…

İş arayışında kariyer portallarının gücü tartışılmaz. Her ne kadar içeriden referans olmadan iş bulunmayacağı inancı hala sürse de yalnızca  kurumsal ve uluslararası firmalar değil, artık hem yerli hem ufak çapta firmalarda da kariyer portallarına ağırlık vermeye başlandı. Bu durum adeta işgücü çeşitliliğini ve profesyonelliği arttırıyor diyebiliriz. Durum böyle olunca, daha hızlı iş bulabilmek için bu araçları etkin ve doğru kullanmak kaçınılmaz durumda.  Peki  son zamanların revaçta olan kariyer portallarını doğru kullanabilme için püf noktalar nelerdir?

  • Fotoğraf: Her ne kadar bazı yabancı ülkelerde profil fotoğrafı koymak artık var olmayan bir uygulama olsa da Türkiye’de yüzün doğru açıdan konumlandırılmış olduğu, abartısız bir fotoğraf önem taşımaya devam ediyor. Vesikalık fotoğraf olması şart değil ancak yüzünüzün net çıktığı ve şapka gözlük gibi aksesuarların bulunmadığı bir fotoğraf seçmeniz yeterli olacaktır.
  • Eksiksiz Bilgi Sunma: İş deneyimlerinizi, eğitim ve yabancı dil bilgilerinizi, yetkinliklerinizi ve iletişim bilgilerinizi eksiksiz sunmanız oldukça önemlidir. Bilgi alınması gereken bir kısım eksik kaldığında iş görüşmesine davet edilmeme ihtimali artar. Bu yüzden “görüşmede bahsederim” diye düşünerek bilgi vermemekten kaçınmalısınız.
  • Hatasız Bilgi Sunma: Görüşmeye geldiğinizde verdiğiniz bilgilerin hatalı olduğu anlaşılırsa veya referans olarak eski iş yerleriniz aranıp farklı bilgiler alınırsa, karşı tarafta sizin açınızdan hoş bir düşünce oluşmayacaktır.  Verdiğiniz bilgilerin doğruluğu sizin için en iyi sonucu verir, sonuç olumsuz dahi olsa, bahsi geçen pozisyon size uygun olmadığı içindir.
  • Doğru Firmaya Başvuru Yapma: Sizin mesleğinize ve deneyiminize uygun olarak çok sayıda iş ilanı olabilir. Ancak doğru firmaya başvuru yapmak zaman ve enerji kaybı açısından çok önemlidir. Bu yüzden firmanın yapısı, konumu, maaş stratejisi,  kariyer hedeflerinize uygunluğu gibi pek çok konu açısından size uygun olup olmadığına dikkat etmenizde fayda var. Mümkünse iş başvurusu yapmadan önce firma hakkında kısa bir araştırma yapabilirsiniz.
  • Profili Aktif Durumda Tutma: Pek çok kariyer portalında aktif ve pasif profil seçeneği bulunur. Sizin profilinizi pasif durumda tutmanız, adayını kendisi araştıran firmalar tarafından bulunabilirliğinizi arttırır. Böylece siz başvuru yapmasanız da firmalar sizi arayabilir ve sizi görüşmeye davet edebilirler.

Son olarak eğer Linkedin kullanıcı iseniz -profesyonel pek çok firma bu portalda bulunuyor-  sizinle aynı sektörde ve aynı pozisyonda olan kişileri ve özellikle bu sektörlerde çalışan İnsan Kaynakları yetkililerini ağınıza eklemeniz sizin için avantaj oluşturabilir. Böylece size uygun bir pozisyon açığı olduğunda o platform üzerinden size ulaşabilir ve iş görüşmesi organize edebilirler.

Başarılı bir iş hayatı dileğimizle…

 

Tatil deyince birbirinden güzel rotaları içinde barındıran ülkemizin bazı yerleri var ki romantizmi doruklara taşıyor. İşte birbirinden romantik, birbirinden özel rotalar için hazırladığımız listemiz:

  • Kapadokya / Nevşehir: Eğer sizin de romantizm anlayışınız  birlikte gün batımını veya gün doğumunu izlemek, balona binerek gökyüzünü hissetmek ve mağara evlerde aşk tazelemekse işte doğru seçim! Şarap konusunda da başı çeken yerlerden biri olmakla ünlü sevgili Kapadokya için her mevsim güzel diyebiliriz.
Kapadokya
  • Faralya Koyu / Fethiye: Akdeniz ve Ege’nin adeta buluşması olarak nitelendirebileceğimiz Faralya Koyu özellikle balayı çiftlerinin gözdesi.  Mükemmel bir manzaraya sahip koydaki pek çok otel lüks segmentte hizmet veriyorken yer yer çadır kuran çiftlere rastlamak da mümkün.  Aşk kokusunun sardığı koya araba ile ulaşmak en akıllıcası çünkü civarda gezilecek pek çok yer var. Yaz aylarında bile akşamları sert esen rüzgarını göz önünde bulundurmayı unutmamalısınız.
Faralya Koyu
  • Datça / Muğla :  Pek çok tatil beldesinin kalabalık olduğunu biliyoruz ancak Datça, diğerlerine nazaran daha sakin, daha kendi halinde bir yer. Sakinliğidir belki de bu denli çekici kılan onu. Gündüz cennet koylarında denize girerken, akşam kumların üzerine denize paralel kurulmuş masalarında her türlü deniz ürününün en tazesini bulabileceğiniz restoranlarında keyifle sohbet edebilirsiniz.  İnsanın burada aşk sarhoşu olmaması mümkün değil. Pek çok otel seçeneği mevcut ancak romantizm için taş evleri tercih etmelisiniz.
  • Abant / Bolu : Yeşile doyarken, mavide huzuru bulmak istiyorsanız Abant tercih edilebilecek romantik rotalardan. Hemen her mevsim romantizmi hissettiren Abant da kar manzaraları da ayrı cezbedici. Sakinliği, kuş seslerini ve doğanın kucaklamasını seviyorsanız aşkınıza Abant’ın şahit etmesinden siz de mutlu olacaksınız.
Abant Gölü
  • Salda Gölü/Burdur:  Son zamanlarda popülarite konusunda hızla yükselişe geçen Salda Gölü, farklı kum dokusu, karstik yapısı ve bakirliği ile tercih edilirliğini koruyor. Göl suyunun özelliği, içerisinde magnezyum, soda ve kil bulundurması. Bembeyaz kumlarında dilediğinizce keyif yapıp,  bu turkuaz renkli gölde yüzme deneyimine bayılacaksınız. Yakınında neredeyse hiç tesis olmayan göl plajına kendi çadırınızı kurabilirsiniz.
Salda Gölü
  • Bozcaada: Romantik tatil rotası denince Bozcaada’yı es geçmek hiç doğru olmaz. Portatif sandalyelerinizi arabanıza atıp, Polente Tepesi’ne doğru çıkarken şarap dükkanlarından şarabınızı, peynirinizi ve plastik kadehlerinizi alıp doğruca gün batımını izlemeye gidebilirsiniz. O sonsuzlukta batan güneşin güzelliğinde arkanıza da rüzgar güllerini alıp, bu romantik anları ölümsüzleştirebilirsiniz. Tüm bunların yanı sıra harika koyları ve plajları ile keyifli Bozcaada’da aşkınızı yenilemeniz kaçınılmaz 🙂
  • Dalyan / Muğla : Son olarak Muğla’nın Dalyan beldesi adeta cennetten bir köşe diyebiliriz. Karetta karetta kaplumbağalarının  yuvaladığı nadir yerlerden biri olan İztuzu Plajı da Dalyan sınırları içerisinde. Uzunluğu 4,5 km. olan bu uçsuz plajın en büyük özelliği herhangi bir konaklama tesisinin olmaması. Bu bölgede yine çadır tercih edebilir veya 20 dakikalık mesafede  bulunan otellerde konaklama yapabilirsiniz. Aynı zamanda Dalyan’da küçük tekneler ile Kral Mezarlıkları’na ulaşabilir ve tarih kokulu bu büyülü yapıları dolaşabilirsiniz.
4,5 km. Uzunluğundaki İztuzu Plajı

“İlhem Veren Kadınlar” kategorimizin ilk konuğu sevgili Dila Feyzanur Uykusuz’du. Dila Türkiye’de iyi konumda olduğu işini, hayalleri uğruna elinin tersiyle kenara iterek Avustralya’ya göç etmiş ve kendine yepyeni bir hayat kurmuştu. Kendisinden çok da aşina olmadığımız bir coğrafya ile ilgili  bizleri aydınlatmasını istedik ve kırmadı. İşte pek çok yönü ile karşımızda Avustralya, Dila’nın kaleminden aktarılmış hali ile:

Avustralya’da Doğal Yaşam

“Bu konuda yazılmış dizilerce kitap var. Benim burada kısaca özetlemem mümkün değil ama kendi tecrübelerimi paylaşırsam belki okurlara bir fikir vermiş olurum. Tecrübelerimin de daha çok Sidney ve Yeni Güney Galler eyaleti çerçevesinde olduğunun altını çizmek isterim.

Sidney ve çevresi dereleri ve ormanlık alanları ile ünlü. Şehirden çok da uzaklaşmadan kendinizi ormanın içinde bulabiliyorsunuz. Eğer şehir merkezinden 15-20 km dışarı çıkarsanız evlerin arka bahçesi direkt ormana açılıyor. Bahçeli bir ev alayım derseniz aslında ormanı satın almış gibi oluyorsunuz 😊

Okyanusun yani sıra bir suru dereler ve nehirlerle kaplı şehir. Bu da şehre yemyeşil bir örtü veriyor. Ayrıca okyanusta yüzmek görece profesyonellik isteyen bir iştir. Bu nedenle aslında sörfün ana vatanı burası. Plajlarda genellikle okyanus suyundan oluşturulmuş okyanus kenarı havuzlar (ocean ya da rock pool olarak geçiyor) görürsünüz. Eğer ben doğayla daha iç içe olmak, kus cıvıltıları ile kalabalıktan uzak bir yüzme deneyimi istiyorum derseniz de dere ve nehirleri seçebilirsiniz. Kano ve kürek sporu için de bir çok alternatifli rota mevcut. 

Rock Pool

Özetle özellikle doğa ve spor odaklı bir hayat size cazip geliyorsa Sidney bu konuda iyi bir seçim olacaktır. Spor kulüplerine ulaşım kolay ve maliyetli değil. Blue Mountains’a gidip kaya tırmanışı yapabilir, Hawkesbury River’da balık tutabilir ya da  Thredbo’da kayak yapabilirsiniz. 

Daha fazla bilgi almak için ise https://www.visitnsw.com/ linkine tıklayabilir ve  Yeni Güney Galler eyaletinde yapabileceğiniz tüm aktiviteleri daha detaylı öğrenebilirsiniz. 

Son olarak belirtmeliyim ki Avustralyalıların kültürü de aslında doğal yaşamın ve tüm bu aktivitelerin bir araya gelmesi ile şekillenmiş. Tatil dendiğinde kamp yapmak, botla seyahat etmek geliyor akıllarına. Yıllık iznini alıp otele gitmeyi genellikle komik bulurlar. Onlar için tatil arabaya atlayıp ya da belki yürüyerek çeşitli noktalara varıp çadır kurmaktır. 

Avustralya’da plajlar da halka aittir. Belediye ya da özel işletmeye ait plaj yoktur. Şezlong ya da şemsiye kültürünün olmadığı bir yerdir Avustralya. Öğle arası ya da iş çıkışı sahile gider oturursunuz. Ben Türkiye’deki plaj giriş ücreti ve şezlong/şemsiye kirasından bahsettiğimde eşime bu çok garip gelmişti. Plaja nasıl kapı koyuyorlar ki diye sormuştu.  

Avustralya’da Gece Hayatı Alışkanlıkları

Avustralya’nın gece hayatını ayakta tutanlar kesinlikle Latin Amerikalılar. Burası çok fazla Latin Amerikalıyı ve özellikle de Brezilyalı göçmenleri barındırıyor. Tahmin edersiniz ki oldukça renkli partiler düzenleniyor. 

Diğer yandan “Buranın yerlileri ne yapıyor?” derseniz. Puba gidiyorlar. İş çıkışı (genellikle 5 pm den sonra) publarda yoğunluk artıyor. İşini bitiren evine gidip duşunu alıp puba gider. Publar özellikle her kesimden insanları bir arada göreceğiniz yerlerdir. Büyük bir şirketin CEO’su da, inşaat da çalisan isçi de yan yana oturur, sohbet muhabbet ederler. 

Yunan, Türk, Orta Doğulu ve Asyalı göçmenlerin restoranlarında da canlı müzik eşliğinde ya oryantal danslarla ya da sakin bir aksam geçirebilirsiniz.

Çok uluslu bir kültüre sahip olan Avustralya’da yasadığınız mahalledeki göçmen popülasyonuna bağlı olarak geceniz şekillenecektir. İnsanlar genel olarak farklı kültürlere açık ve diğer kültürleri ilginç buldukları için göçmenlerin de kendi kültürünü sürdürmesi kolay.

Bundan 2 ay önce bir Yunan restoranında 3 Türk müzisyen bir konser verdi. Türkçe, Yunanca, Ermenice ve Kürtçe şarkılar söylediler. Türkiye’den kilometrelerce uzakta ülkemin zenginliği ile gururlandım. 

Soldan Sağa: Adem Yılmaz – Opera Sanatçımız Ayşe Göknur Sanal – Deniz Simsek 

 

Avustralya’da gece hayatına yönelik ne ararsanız bulabilirsiniz. Tamamı ile sizin yaşam tarzınıza ve neyden keyif aldığınıza bağlı tabii ki. Türkiye’den farkli olarak ise sabaha kadar açık mekan bulmak çok da kolay değil. 24 saat açık spor salonları var onun yerine 😊

Avustralya’da Mutfak Kültürü

Bir arkadaşımın çocuğunun okul ödevi için bir ülke seçip o ülkeye özgü bir yemek yapması isteniyordu. Çocuk da maalesef Avustralya’yı seçmişti. Maalesef diyorum çünkü aslına bakarsanız “Avustralya Mutfağı” diye bir şey yok. Ben de o gün öğrendim işin aslını. Temelde İngiliz mutfağından esinlenen bir mutfak diyebiliriz Avustralya mutfağı için. Tek bildiğim “Pavlova” diye bir tatlılarının ve “Meatpie” diye her kafede bulabileceğiniz etli turtalarının Avustralya’ya özgü olduğu. Bir de tabii ki “Vegemite on Toast” var. İlk etapta renginden ötürü çikolata kreması gibi görünen ama aksine acı-tuzlu karışımı bir tadı olan meşhur Vegemite. İlk yediğinizde nefret edeceğiniz ama kızarmış ekmeğe biraz tereyağı üzerine de Vegemite ‘i eklediğinizde severek yiyeceğiniz (ben de öyle oldu ama ben çikolata sevmem zaten) bir tost kendileri. 

Dığer yandan göçmen sayısının oldukça fazla olmasının bir diğer sonucu olarak mutfak kültürü de oldukça geniş. Aynı cadde üzerinde Asya, Orta Doğu, Avrupa mutfaklarından birini bulmak mümkün. Alışveriş merkezlerinin yemek katından 10 ayrı ülkeye dair restoran bulabilirsiniz. 

Mutfaktan bahsediyorken Türk mutfağından bahsetmeden geçemeyeceğim. Türk olduğumu belirttiğimde, duyduğum ilk şey “oh good food” oluyor. Çok güzel kebapçı abilerimiz de var burada, ailecek severek yiyoruz. Türk restoranlarında lahmacun bulmak zor sanırım satışı pek olmadığından yapmıyorlar fakat bunun yanında her kebapçıda ‘falafel’ i görebilirsiniz. Bildiğim kadarıyla her ne kadar falafel Türk değil Orta Doğu mutfağında yer alsa da buradaki restoran sahipleri opsiyon olarak müşterilerine sunuyorlar. 

 

Yaşamın her dakikası güzel ve bir o kadar zorlu iken sen o zorlu evrenin merkezisin.
Gidilen her yol, ister çıkmaz olsun ister sapa, bir gülüşünle güzelleşecektir, bilesin.
Güçlüsün düşündüğünden de fazla, yeter ki hisset ve tanı benliğini,
Hayallerin, hataların ve tutkuların.. Hepsinden bir tutam, sevgili sensin.

İlk görüşmeler, bir ilişkinin kurulmasının ve devam etmesinin aynası gibidir. Akıcı geçen bir sohbet ortasında bir ufak sözcük veya bir mimik bile büyüyü bozabilirken, bir yandan yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için ince ayarlara dikkat etmeli bir yandan da doğallığı etkileyecek yapay davranışlardan kaçınmaya özen gösterilmelidir.  Genellikle karşı tarafa ikinci bir buluşma için şans verilmesi ise aşağıda bahsedeceğimiz 5 işe yarar adımla daha olası hale gelebilir 🙂

  1. Akıcı Sohbet :  Neticede iletişim bir ilişkinin en temel kurallarındadır. Bunun için ise sohbeti devam ettirecek sorular sormak önem taşır. Sorulan sorulara basmakalıp ve kısa öz cevaplar yerine, daha sıcak ve çok detaya girmeden sohbetin devamını sağlayacak şekilde cevaplar verilebilir. Aynı şekilde karşı tarafa da yorum yapabileceği sorular iletilmelidir ki tıkanıklık hissi yaşanmasın.
  2. Laf Kalabalığına Dikkat! : Mümkün olduğunca gereksiz açıklamalardan kaçınmak karşı tarafı sıkmamak için önemlidir. Konudan konuya atlarken başını unuttuğunuz cümleler kurmamaya özen göstermenizde fayda var, hiç kimse iki çift laf etmek için oturduğu birinin içten içe susmasını istememeli değil mi?
  3. İlginin Dozu : İlgili olmak, onun işiyle, ailesiyle veya arkadaş çevresiyle ilgilenmek herkesin egosunu okşar ama bunu abartmak karşı tarafta bir büyükten nasihat alma hissiyatı doğurabilir! Tahmin edersiniz ki  çoğu kişi gereksiz ilgiden hoşlanmayacaktır, itici bir profil çizmenize hiç gerek yok!
  4. Gündemi Takip Edin: Gündemden kastımız elbette haberlerde görülen moral bozucu gelişmeler değil. Uzmanı olmasanız da, en azından ufak da olsa ekonominin son hali, tarzınıza göre yeni çıkan filmler veya kitaplar, en trend ve güncel mobile uygulamalar gibi ikinizi aynı potada buluşturabilecek kadar gündemden bahsedebilin.
  5. Olumlu Görüşleri Dile Getirin: Çoğumuzun tıkandığı, “aman şımarır mı?” gibi yanlış düşüncelerle sessiz kaldığımız kısım burası. Karşı tarafla ilgili olumlu görüşlerinizi, abartıya kaçmadan, aktarın. Emin olun bu sizi daha aşağıya çekmeyecek, belki karşı taraf da sizden aldığı cesaretle dile gelecek ve birbirinizin iyi yönlerini daha hızlı paylaşarak bu ilişki için güzel birer adım atmış olacaksınız 🙂

Şans sizinle olsun!

Uzun yıllar kurumsal hayatta yer alarak bir çok kişinin yapmaya cesaret edemediği şeyi yaptı ve hepimizin şikayet ettiği kurumsal hayatının yazılı olmayan samimiyetsiz kurallarına karşı gelerek kendine bir yol çizdi Bihter Ayyıldız.  Doğaya, gelecek nesillere, kendine duyduğu saygı gereği bugün girişimci bir kadın olarak emin adımlarla ilerliyor.  Her birimiz gibi onun da hayatında dönüm noktaları, acı-tatlı tecrübeleri ve özgün bir yaşamı var. Kendisinin en çok çevreye ve sürdürülebilirliğe verdiği önemi, cesur konuşmalarını ve ideallerini sevdik. Bugün 19 Şubat doğum günü aynı zamanda. Yolunun her zaman açık olmasını diliyor, doğum gününü kutluyoruz.  Şimdi cesur, özgün ve duyarlı Bihter Ayyıldız’ı daha yakından tanıyalım.

1) Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Saint Benoit Lisesi’nin ardından çok istediğim Fransızca öğretmenliği hayaliyle Fransa’da Edebiyat okumaya gittim. Aslında İstanbul Üniversitesi’ni kazanmıştım ama annem son dakikada benim için güvenli olmadığını düşünerek Fransa’ya gitmemde ısrarcı oldu. İyi ki de olmuş. Fransa’da 6 sene yaşadıktan ve Sanat Tarihi bölümünü dereceyle bitirip, devlet memuru olarak işe girdikten hemen sonra teyzemin vefatı sebebiyle İstanbul’a mecburi dönüş yaptım. Annem “bak teyzenin cenazesine uçakla geliyorsun, bizimkilere de uçakla mı gelmek istiyorsun” demişti. Ben Türkiye’ye döndüm ama önce babamın, ardından da annemin cenazesine uçakla geldim. Kaderin önüne geçilmediğini de kendime göre deneyimlemiş oldum.
Bu kararımdan dolayı uzun bir süre pişmanlık yaşadım. Ama şimdi ait olduğum topraklarda olmanın ne kadar büyük bir zenginlik olduğunun bilincindeyim ve bunun için her gün şükrediyorum. Toprak insanın kökleriyle kopmayan göbek bağı.
2004 sonunda Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra eğitimini aldığım ve dereceyle bitirdiğim sanat tarihi alanında daha doğrusu sanat piyasasında hangi kapıyı çaldıysam bir sonuç alamadım. Şimdi eğitimi ve alt yapısı olmayan onlarca insanın çok büyük projelerde yer aldığını görünce ve plastik, son derece riyakar cv’leriyle karşılaşınca Türkiye’deki sanat sektörünün içinde olamadığım için yaşadığım üzüntü azalıyor.
Ben tüm bu yukarıda bahsettiklerimin bir potada erimiş ve hayatı geldiği gibi kabul etmeye çalışan ama hedeflerim için gece gündüz çalışmaktan vazgeçmeyen bir insanım diyebilirim. Tüm hırs ve egolarımı olabilecek en düşük seviyeye indirmek için de şükrederek ve sevgiyle üreterek yoluma devam ediyorum.

2) Mesleki hayatınızda dönüm noktam dediğiniz bir viraj oldu mu? Sizi bu noktaya gelmenizi sağlayan en güzel gelişme nedir?

En önemli dönüm noktam sabah 2 saat, akşam 2 saat gittiğim Yenibosna yolunda, ben neden günde 4 saat yolda tanımadığım insanlarla kavga ederek yaşıyorum sorusudur. Bunun yanı sıra Türk tipi kurumsal hayatta çokça gördüğüm biat kültürü, kraldan çok kralcılar, çok çalışanın çok yargılandığı, az çalışanın yönetim dalkavukluğu ile yerini sağlamlaştırdığı, samimiyetsiz ve idealleri olmayan bir sistem bünyeme fazla geldi.
Benim hayallerim, ideallerim ve en önemlisi kendime saygım var. Bu sistem içinde biraz daha kalarak kendime saygımı, ardından kendime olan sevgimi kaybetmek istemedim.
Vicdanın ve idealin birlikte var olabileceği bir iş hayatının hayalini kurdum.
Tüm bunlar danışmanlık firmam BA Projectz’i ve Türkiye’nin ilk lifestyle sürdürülebilir yaşam konseptli dijital mecrasını kurmamda beni tetikleyen ana unsurlar oldu.

3)Mesleki anlamda farklı alanlarda uzmanlığınız bulunuyor, siz en çok hangisini uygulamayı seviyorsunuz?

Ben hikaye anlatmayı ve iletişimi çok seviyorum. Türkiye’de hikaye anlatmak da iletişim de çok yanlış algılanıyor. İnsan ilişkilerinde son derece başarısız kendiyle bile iletişim kuramayan bir çok isim çok önemli markaları temsil ediyor. Pazarlama iletişimi ve pr teknik olarak başarılı olduğum alanlar olmasına rağmen en çok uygulamayı sevdiğim: hikaye anlatıcılığı. Özellikle şahsi hassasiyetimden yola çıkarak kurduğum PlumeMag sayesinde kitlelere sürdürülebilirliğin günlük hayatta küçük adımlarla da bir parçası olunabileceğine dair gerçek hikayeler anlatmak.

4)Kardeş portal olarak gördüğümüz ve severek takip ettiğimiz PlumeMag’in kurucususunuz. PlumeMag nasıl doğdu? Bu süreçte çıkış noktalarınız neler oldu?

Yukarıda anlatmaya başladığım gibi PlumeMag’in çıkış noktası şu an dillere pelesenk olmuş ”Sürdürülebilirlik” bir ara ulaşılabilir lüks diye bir kavram vardı. Onun da içini boşaltıp, dibini kazıdılar ve elimizde bir enkaz kaldı. Ben de günlük hayatımda su kullanımı, çöp ayrıştırması ve geri dönüşümü uygulayan biri olarak çevremdeki hassasiyetsizliği görünce çok büyük hayal kırıklığına uğruyordum. Benim bir alışkanlığım var. Her gün yerden  herhangi bir çöpü alır, onu çöpe atarım. Eşim de bir gün bana; dünyayı sen mi kurtaracaksın? diye sormuştu. Belki ben kurtaramam ama PlumeMag sayesinde şu an için ayda eriştiğimiz 60bin’e yakın okur gün geçtikte çoğalarak yapabilir. Neden olmasın? Ben buna gönülden inanarak ilk adımı attım ve bundan sonra da bu şekilde devam edeceğim.

5) Dünyaya, insanlara ve en çok da tüketici tarafımıza vermek istediğiniz mesajlar var sanki.. Sürdürülebilirliği benimsemek, geri dönüşüme katkı sunmak, yerli olanı kullanmak gibi… Elinizde herkesin duyabileceğini bildiğiniz bir mikrofon olsa, bilinçli bireyler olmaları için insanlara neler önerirdiniz?

Bir kere vicdan çok önemli. Doğayı korumak ve sevmek en başta vicdan meselesi. Doğaya verdiğimiz zarardan etkilenen o kadar çok can var ki…. Bir de kendini bilmek önemli. Açgözlülüğümüzden kurtulmak. Ben kızıma 8 aylıkken yemeğini yemediğinde, savaşta aç yaşayan çocukları anlatıyordum. Ve her yediği lokmada bunu hatırlatıyorum. Dün en son çok giymekten dirseği çürümüş yırtık bir tişörtü temizlik bezi yaptık. Biz atmayı sevmiyoruz. Değerlendiriyoruz.
Öte yandan değer kavramını oturtmak gerekiyor. Giyim kuşam konusunda sadece gösteriş ve son moda odaklı, ucuz ürünleri satan hızlı moda markalarından alışveriş yapmanın kesinlikle karşısındayım. Yerel üreticilerin doğal kumaşlarla ve malzemelerle yaptıkları ürünleri tercih etmek de çok önemli bir adım.
Türkiye’de 1 sene herkes sadece 5 adet hızlı moda marka ürünü almasa  bu hızlı moda markalarının 400milyon adet eksik satışı anlamına gelir. İşte burada güç dengesini değiştirebiliriz. Belgeselleri izleyin, okuyun işin gerçek yüzünü gördükten sonra fikrinizin değişmemesi mümkün değil.
Bu konuda size %100 kusursuz bir marka örneği vereceğim. Dünyanın örnek alması gereken bir marka, hayranlık duyduğum bir kadın ve hayalini kurduğum eko-sistem tam olarak bu. @otamabalsam

6) Hayatınızın bir döneminde Fransa’da bulundunuz. Orada olmak size neler kattı ve uzakta yaşamanın sizden götürdüğü şeyler oldu mu?

6 sene Fransa’da yaşadım. Öncesinde 8 sene boyunca Fransız Lisesi Saint Benoit’da okudum. Tüm arkadaşlarım arasında en iyi asimile olan ben gibi görünüyordum. Fransa’yı, edebiyatını, kültürünü çok seviyordum. Fakat yıllar sonra o deneyimin beni kendi ülkeme ve hatta babamın doğduğu köye, kocamın annesinin doğduğu köye daha çok çektiğini fark ettim. Kayınvalidemin Rize’de doğduğu köyde bir evi var. Benim için orası dünyanın en güzel yerlerinden biri. Lastik pabuçlarla toprakta saatlerce çalıştıktan sonra kendimi dünyanın en iyi spa’larından birinden çıkmış gibi hissediyorum. Bir de köyün buz gibi suyuna hayran kaldığım deresi benim için bir cennet parçası.
Fransa’da kalmanın bana kattığı bir diğer şey ise yalnızlığın medite eden gücü oldu. 6 sene boyunca hiç televizyonum olmadı. Çok okudum, çok gezdim. Herman Hesse’nin Narcisse ve Golmund isimli eserinde manastırdan kaçan Goldmund gibi hayatı son derece sınırsız bir şekilde keşfetttim diyebilirim.

7) Bu keyifli sohbeti doğum gününüzde yapmamız sebebiyle soralım, bu yeni yaşınızın size neler getirmesini diliyorsunuz? Şimdiden keyifli, harika bir yaş dileriz. Doğum gününüz kutlu olsun.

Doğum günüm 19 Şubat aynı zamanda da PlumeMag’in 1. yaşı. PlumeMag’i kurarken, vicdanın ve sevginin yer bulamadığı kapitalist sistemde, kalbi sevgiyle atan ve kendimi patron değil de denize düşen bir su damlası gibi konumlayacağım bir hayal kurmuştum. Şimdi hayallerimin gerçekleştiğini görüyorum ve çalıştığım insanların emeklerine saygı duyarak ve asla kimsenin hakkını yemeden onurlu ve dürüst bir şekilde para kazanmanın ve kazandırmanın keyfini sürüyorum.
Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun dediği gibi, bu dünyada en önemli şey güvenilir insan olabilmek. Benim de bütün amacım bu.
3 kuruş daha fazla kazanmışım. Umurumda değil.

İlham Veren Kadınlar yazı dizimizde her yaştan kadınların dünya üzerinde bıraktığı izleri anlatmayı çok seviyoruz. Bu defa sizlere 18 yaşında olan ve genç yaşına rağmen Türkiye’nin yanı sıra dünya üzerinde  pek çok oluşumun içinde var olan Selin Özünaldım’ı tanıtacağız. Toplumsal cinsiyet eşitliği aktivisti Selin’in ilham verici yaşamı ve yaklaşımlarını yakından tanıyalım. 

Merhabalar, okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Selin Özünaldım, İstanbul’da yaşayan 18 yaşında bir toplumsal cinsiyet eşitliği aktivistiyim. UNWomen’in küresel cinsiyet eşitliği hareketi HeForShe’nin Türkiye’deki en genç temsilcisiyim. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından National Gender Youth Activists grubu için globalde seçilen 300 gençten biriyim. STEM’de kadının güçlendirilmesi üzerine farklı robotik ekipleriyle çalışarak ve Girls Who Code hareketini Türkiye’ye getirdim. Genç kızları robotik takımlarda yer almaya teşvik eden #GirlsWhoFIRST hareketinin de kurucu ortağıyım. Bunların yanı sıra, bir video röportaj platformu olan We Ground Zero platformunun kurucusuyum ve dünyada fark yaratan başarılı insanları dinleyerek jenerasyonumuza ilham vermek ve güçlendirmek bizim hedefimiz. Kızların eğitimi ile ilgili United Nations Girls Education Initiative’in Transform Education kampanyasının Guiding Group’unda yer almamın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Vakfı’nın Girl Up hareketinin de ülkemizdeki kurucusuyum.

Pek çok farklı oluşumun içinde adınız geçiyor. Şuanda hangi projelerde aktif yer alıyorsunuz?

National Gender Youth Activists grubunun bir parçası olarak, şuanda yılın en büyük ve en önemli etkinliği olan Nesiller Boyu Eşitlik Forumu (Generation Equality Forum) üzerine çalışıyoruz.

Nesiller Boyu Eşitlik Forumu, BM Kadın Birimleri tarafından düzenlenen ve Meksika ve Fransa hükümetlerinin ev sahipliğinde, sivil toplum merkezli, küresel cinsiyet eşitliği için bir toplantıdır. 29-31 Mart 2021’de Mexico City, Meksika’da başlayacak ve Haziran 2021’de Paris, Fransa’da doruğa ulaşan Forum, cinsiyet eşitliğine yönelik acil ve geri döndürülemez ilerleme sağlamak için bir dizi somut, sürdürülebilir ve dönüştürücü taahhütleri güvence altına alacak. Dönüm noktası niteliğindeki bu çaba, iddialı yatırımları ve politikaları tanımlamak ve duyurmak için hükümetleri, şirketleri ve değişimi bir araya getirecek.

Forum, 1995 yılında Pekin’de cinsiyet eşitliği konusunda stratejik, cesur adımlar atma taahhütlerine rağmen, ilerleme ve uygulamanın yavaş olduğu gerçeğine yanıt veriyor. Bugün hiçbir ülke cinsiyet eşitliğini sağladığını iddia edemez. Kadın haklarının, artan yoksulluk ve cinsiyete dayalı şiddet riskleri nedeniyle, COVID-19 krizinin bir sonucu olarak daha da gerileme riskiyle karşı karşıya olduğu Forum, tüm kadınların insan haklarına nihayet ulaşmak için bir toplanma noktasıdır.

Nesil Eşitliği Forumu, aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliği için güçlü ve kalıcı bir koalisyonu besleyecek ve dönüştürücü bir değişim elde etmek için hükümetleri, aktivistleri, şirketleri, feminist örgütleri, gençleri ve müttefikleri bir araya getirecek. (Birleşmiş Milletler, Generation Equality Forum website)

Küresel Cinsiyet Eşitliği Hareketi olarak bilinen HeForShe’nin Türkiye’deki en genç temsilcisisiniz. Bu oluşumun temel misyonu nedir?

HeForShe, Birleşmiş Milletler cinsiyet eşitliği küresel dayanışmasıdır. Dünya bir dönüm noktasında. Dünyanın her yerinde insanlar cinsiyet eşitliği fikri üzerine çalışmalar yapıyor ve destekliyor. HeForShe olarak, bunun sadece kadınları ilgilendiren bir sorun olmadığını, bir insan hakları sorunu olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. HeForShe, cinsiyet eşitliği için cesur, somut  ve birleşmiş bir kuvvet oluşturmak amacıyla, kadınlarla dayanışma içinde, birlikte harekete geçmek üzere tüm erkeklere ve her cinsten insana bir çağrıdır. HeForShe’ye destek veren erkekler sadece yan unsurlar değildirler. Şirket kurmak, çocuk yetiştirmek ve içinde bulundukları topluma borçlarını ödemek için kadınlarla ve birbirleriyle birlik içerisinde çalışıyorlar.

Ben de ülkemizdeki en genç HeForShe temsilcisi olarak, Türkiye’nin dört bir yanındaki liselere ziyaretler gerçekleştiriyorum, hem feminizm, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konulardaki soru işaretlerini gidermeyi amaçlıyor hem de HeForShe hareketini yaşıtlarıma tanıtıyorum. Hatta öğrencilerin kendi liselerinde de HeForShe takımları ve kulüpleri kurarak harekete destek olmalarını, değişimin bir parçası olmalarını hedefliyorum.

Pek çok yaşıtınız sizin ilgilendiğiniz çoğu konudan haberdar bile değilken, sizin bu denli bilinçli olmanız kadınlar adına oldukça çok ümit verici. Sizin bu girişimlerde ilham kaynağınız kimdir?

Tabii ki bu yolda yürürken pek çok ilham kaynağım, kendime rol model aldığım başarılı kadınlar oldu. Benim amacım Türk kız çocuklarının sesi olabilmek ancak onların da kendi seslerinin farkına varmaları, tutkularını keşfetmeleri ve bu yolda, hayalleri uğruna seslerini kullanmalarını sağlayabilecek bir ortam sağlamak. Herkesin gerçek anlamda, hayatın her alanında eşit olduğu bir dünya hayal ediyorum. Sadece bugünümüz için değil, yarınımız için de çalışıyorum, sadece kendim için değil, dünya üzerindeki her genç kız için çalışıyorum ve eğer uğruna çalıştığım amaçlara ulaşabilirsem bu herkese fayda sağlayacak bir şey. Bir Türk genci olarak, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ilerlemek ve onun mirasını taşıdığıma emin olmak istiyorum.

Türkiye’de kadınların daha özgüvenli, daha cesur, daha bilinçli olması için sizce neler yapılmalı? Dünyadaki cinsiyet eşitsizliğini durdurmanın en temel yolu ne olabilir?

Önceki sorulara benzer sorulardan maalesef ki çokça tepki ve ,ne dersem diyeyim, negatif geri dönüşler aldığımdan cevaplamak için kendimi rahat hissetmiyorum. Ancak bu iki soru yerine konu hakkındaki ülkemizdeki ve dünyadaki çalışmalar üzerine görüşlerimi paylaşmaktan mutluluk duyarım:

Açıkça konuşmak gerekirse, şuanda yürütülen çalışmaları yeterli bulmuyorum. Çünkü kendi gözlemlerimi ele alarak konuşmam gerekirse, genel olarak şu şekilde bir algı var ‘Sadece tek bir alana odaklanarak çalışmalıyım’ örneğin iklim aktivistiyseniz eğer eğitimde fırsat eşitliği üzerine çalışamazmışsınız veya cinsiyet eşitliği aktivistiyseniz yeşil enerji üzerine bir fikriniz olmamalıymış gibi bir algı var. Bu düşünce yapıları da bizi çıkmaza sürüklüyor. Çünkü Birleşmiş Milletlerin de 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde anlatmaya çalıştığı üzere, biz global sorunlar üzerinde çalışıyoruz ve global çözümlere ihtiyacımız var. Ayakkabı bağcığı gibi düşünün. Bağcıklar birbirine karıştığında, tek bir elinizi kullanarak açmaya çalışırsanız veya tek bir düğüme odaklanırsanız ne kadar başarılı olursunuz ki? Hayır, bunların hepsi birbirleriyle bağlantılı. Bu nedenle herkes yorganın bir ucundan tutmalı ve konfor alanımızdan çıkmalıyız ki değişimi yaratabilelim.

En etkilendiğiniz kitap ve film hangisi oldu bu zamana kadar?

Beni en çok etkileyen kitap kesinlikle Paulo Coelho’nun ‘Simyacı’ adlı kitabı. Dünyaya, insanlara ve hayata karşı bakış açımı tamamıyla değiştiren bir kitaptı. Film olarak da, Olağan Şüpheliler filmi beni her seferinde etkilemeyi başarıyor. Hikaye akışından tutun oyunculuklara, senaryodan tutun müziklere gerçek bir başyapıt.

İleride kendiniz için nasıl bir yol çizmeyi planlıyorsunuz?

Eğitim benim hayatımda çok önemli bir yer tutuyor. Aktivizm de benim hayatımın kaçınılmaz bir kısmını oluşturuyor, adeta bir parçam ve hayatımın her alanında olduğu gibi üniversite eğitimim için de aktivist kimliğimi destekleyecek türde bir yol çizeceğim. Üniversite yıllarımda aktivizm çalışmalarımı devam ettirirken, ülkeme ve ülkemdeki kız çocuklarına fayda sağlayabileceğim bir kariyer hedefliyorum. Bir gün Birleşmiş Milletler ile çalışmak en büyük hayallerimden biri.

Okurlarımız için bir mesaj vermenizi istesek, nasıl bir mesaj olurdu?

Kendi mottom olan, kendime her sabah hatırlattığım ve çok yararını gördüğüm bir sözü paylaşmak isterim:

‘Dünyada görmek istediğiniz değişimin kendisi olun.’ -Gandhi

Çünkü, En büyük sorunlarımızdan birisi, herkes günlük yaşantısında, belirli bir konuda, bir eksiklik tespit ediyor. Bu konuda düşüncelerini beyan ediyor ve eleştirilerini yapıyorlar ancak sonrasında kimse aksiyon almıyor. Ancak o yanlış bulduğunuz şeyi, o sorunu değiştirmek adına bir adım atmazsanız, kimsenin de adım atmasını beklememelisiniz. Gandhi’nin de dediği gibi, kısacası: 

“Görmek istediğiniz değişimin kendisi olmalısınız”