Etiket

iş hayatı

Yazılar

1) Bize eğitim ve kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz? Işık Şerifsoy kimdir?

Kadıköy Anadolu Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Üniversite yıllarında yarı zamanlı çalışarak başladığım iş hayatım Alarko, Komili, Betasan gibi lider firmalarda yöneticilik yaparak devam etti. Bir dönem bir IT firmasının ortaklarından biri olarak masanın farklı bir tarafını da deneyimleme şansım oldu.

Son 10 yıldır iş sahiplerine işlerini geliştirme amacıyla işletme koçluğu yapıyorum. Bunun yanı sıra KOBİ ve büyük şirketlerde çalışma bağlılığı konusunda programlar yönetiyorum. Şu an Avustralya kökenli Engage and Grow firmasının global CEO’su olarak görev yapıyorum. İş hayatı boyunca değişik sosyal sorumluluk projelerinde görev aldım. Halen “kurumlarda çeşitlilik” üzerine çalışan PWN (Professional Women’s Network) de görev yapıyorum.

2) Yani kariyer yolculuğunuzu kurumsaldan girişimciliğe yönlendirdiniz. Peki, bu kararı nasıl aldınız?

IT firmasının ortaklığı ile başladım girişimcilik hayatıma. Çok kolay bir süreç değildi benim için. Sonra yeniden kurumsala dönüp girişimcilikte edindiğim tecrübeleri kurumsalda kullanmak da çok özel yeni alanlar açtı bana. Uzun zaman çalıştığınızda bir gün geliyor artık sadece kendi istediğiniz alanlara odaklanmak, istediğiniz kadar çalışmak istiyorsunuz. Ben de tekrar girişimciliğe dönmeye karar verdiğimde yaklaşık 27 senedir çalışıyordum. Sanırım biraz özgürlüğü hak ettiğimi düşündüm.

3) Neden Engage & Grow? Bu eğitimi almaya nasıl karar verdiniz?

Koçluk yapmaya karar verdiğimde yıllarca biriktirdiğim tecrübelerin işe yaraması için “işletme koçluğu” alanını seçtim. Böylece KOBİ patronları ve yöneticilere işlerini geliştirmeleri için koçluk yapmaya başladım. Bu girişimci ruhlu insanlar ile çalışmak hem kolay hem zor. Değişime en çok direnç gösterenler gruplardan biri ancak yine de çok zevkli.

Bu çalışmaları yaparken en çok zorlandığım alanlardan biri patronun, iş sahibinin enerjisini, motivasyonunu çalışanlara geçirmek konusuydu. Bunu başarmak için ne yapmalıyım arayışları içindeyken karşıma Engage & Grow çıktı. Engage & Grow çalışan bağlılığı ve şirket kültürü üzerine programlar tasarlayan bir firma. Tam da benim ihtiyacım olan alanı tamamladıklarını fark ettiğimde tereddütsüz işbirliği yapmaya karar verdim.

Engage & Grow her firmanın ihtiyacına göre özel hazırlanan farklı programlara çalışanların potansiyellerini harekete geçirerek grup aktivasyonu sağlıyor. Doğru iletişim kurmayı başaran ekipler daha mutlu, daha verimli ve daha bağlı çalışanlar oluyorlar. Burada en önemlisi kalıcı ve sürdürülebilir değişimler yaratıyor olmamız.

4) Firmalarda çalışan bağlılığıyla ilgili açığı fark etmeniz nasıl oldu?

Çoğu firma çalışan sirkülasyonundan ve verimsiz çalışanlardan şikâyet eder. Hep çalışan suçludur, hep yeni nesiller farklıdır, hep onlar işi kaytarır… Patronları dinlediğinizde durum çoğu yerde aynıdır. Ancak bunun bir çözümü olmalıydı. Engage & Grow ile tanışınca aklımdaki soruların cevapları çok hızlı verildi.

Aslında doğru ortamı ya da motivasyonu bulamayan çalışan mutsuz oluyor ve bu mutsuzluk ya verimsizlik ya da iş değiştirme ile sonuçlanıyor. Sorunu doğru tespit ettiğinizde çözüm her zaman var. Zaten kitabım da böyle ortaya çıktı. Yıllardır kendi yaşadıklarımda da koçluk yaptığım şirketlerde de benzer tecrübeleri başka bir gözlükle tekrar elden geçirince çalışan bağlılığı nedir, nasıl sağlanır aklımda çok netleşti.

5) Şimdi eğitim aldığınız ve Türkiye’deki danışmanlarından biri olduğunuz E&G’un global Ceo ‘su oldunuz? Bu nasıl gerçekleşti?

Açıkçası benim için de sürpriz bir gelişmeydi bu. Her zaman yaptığım işi elimden gelenin en iyisi ile yapmaya çalışırım. Engage & Grow ile çalışırken de yaptığım farklı değildi aslında. Ancak itiraf etmeliyim, çok kısa sürelerde inanılmaz değişimlere tanık olmak benim için de büyüleyici idi.

Ürün her ne kadar şirketlerin sonuçlarını iyileştirmek için çalışıyor gibi gözükse de, aslında önce bireyin hayatını dolayısı ile de ona bağlı her şeyi, aile, arkadaş ve tabi iş çevresini iyileştiriyor. Bu beni ürüne, markaya gönülden bağladı. Gerek haftada 2 gece sabaha karşı kalkıp Avusturalya’da ki canlı webinarlara katılmam, öğrenmek için durmaksızın soru sormam, o arada konuyu destekleyen bir kitap yazmam epeyce ilgi çekti. Bir şeyi gerçekten severek yaptığınızda bunu herkes görüyor. Sanırım burada gerçekleşen de bu oldu.

6) Global CEO’luk sizin hayatınıza neler kattı?

Benim için çok onur verici bir görev. Ancak bir o kadar da sorumluluk yükledi. 50’ye yakın ülkede 300+ koçumuz ile hizmet veriyoruz. Merkez ofisimiz Melborne ve İstanbul’da. Ayrıca merkezde hizmet eden Hindistan ekibimiz var. Dolayısıyla çok kültürlü bir yapımız var. Ve anlaşılacağı üzere 24 saat hizmet istiyor işimiz.

Hem uzaktan hem de farklı kültürlerle çalışmak doğal olarak beni yeni şeyler öğrenmeye ve daha iyi planlama yapmaya yönlendirdi. Her ülkeden yeni dostlar edinmek hayatımı çok zenginleştirdi. Bu çeşitlilik bakış açınıza, çözüm üretme yetkinliklerinize, aslında hayatın her alanına renk katıyor.

7) Tüm dünyaya dağılmış ekiplerin yönetiminde nasıl yollar izliyorsunuz, zorlukları neler?

Farklı kültürler farklı yönetim becerileri istiyor. Ancak ne mutlu bana ki zaten şirketlere ve ekiplere bunu öğreten bir programın sahibi bir firmayız. Genelde terzi kendi söküğünü dikemez derler ancak bizde bu geçerli değil. Başlar başlamaz kendime Engage & Grow prensiplerini hatırlattım ve tüm çalışanlarımız ve koçlarımız ile bağ kurmanın önemini hep masamın en önemli bölümünde tutuyorum.

Bağ kurmadan iş yaptırmak, sonuç almak çok zor. En azından sürdürülebilir değil. Düzenli internet toplantılarının yanı sıra mutlaka bireysel-kişisel dokunuşlar ile bu bağı heyecanlı tutuyoruz. Şimdi Korona günlerinde tüm dünyanın deneyimlediği uzaktan çalışma bizim için zaten olağan, günlük durum. Bu konuda “şefkatli liderlik” çok işe yarıyor. Çalışanlara istediklerini değil, ihtiyacı olanı vermek, düzenli ve sık sık takip etmek, günlük-haftalık sonuç takibi ile yardımcı olmak işin püf noktaları.

En önemli zorluğumuz farklı zaman dilimlerinde çalışıyor olmak. Bazen gece 12’de bazen sabah 6’da toplantıda olabiliyorum. O da işimin cilvesi. Ancak bir şey gerçekten severek yaptığınızda tüm bunlar zorluk değil de sadece anlatılacak anekdotlar olarak kalıyor hayatınızda.

Biz de işte firmalara tam da böyle, herkesin işini böyle severek yapabileceği ortamlar yaratmaları için destek veriyoruz.

8) Yukarda bahsettiniz bir kitabınız var. Kendi kariyer yolunuzda ‘’Kaktüsler, Dikenler ve Çiçekler’in’’ nasıl bir etkisi oldu?

Kitabın ilk etkisi benim kendimle buluşmamı sağlamaktı. 35 yıllık iş hayatıma başka bir gözle bakmak, içindeki değerleri fark etmek ve tecrübeyi başkaları ile paylaşmanın yolunu açtı. Sanırım kitabın en önemli etkilerinden biri bence o dönemde koçluğunu yaptığım Engage and Grow’un bana bakışını değiştirdi.

Dünyada sadece 10 koçlarına sundukları bir kitap koçluğu hediyesini 8 ayda gerçeğe dönüştüren tek kişi ben oldum. Zaten ürünü çok seviyor ve büyük bir adanmışlıkla çalışıyordum ancak kitap konusundaki yaklaşımım, cesaretim ve disiplinim sanırım bu yeni görevimi almamda etkili oldu.

9)Kitabınız yayınlandığı zaman ilk kim aldı veya ilk yorumunuzu kimden aldınız, hatırlıyor musunuz?

Kitabin ilk okumalarından birini eşim yaptı. O da bir iş sahibi. Mum dibine ışık vermez ya hani, sanırım benim de koç olarak ona fazla faydam olmuyordu. Ama kitabı okuyunca heyecanlandığını gördüm. İşine yaradığını, okuduklarını uyguladığını söylemesi ise benim için büyük hediyeydi.

Bir de ilk okuma olmasa da benim için çok kıymetli 2 kişi daha var. Bir koç arkadaşım aynı bir ders kitabı okur gibi okuyup bana +/- birçok geri bildirimle döndü. Hatta kitaba o kadar çok not almış ki kitabı geri verip benden yeni kitap istedi.

Bir diğeri de yine danışmanlık yapan bir arkadaşım ki sözünü hiç sakınmaz . Doğrusu onun okumasından endişe duyuyordum, hazır mıyım yorumlarına bilmiyordum. Bir sabah erkenden arayıp beni tebrik ettiğinde dünyalar benim oldu. Beğenmese hayatta paylaşmazdı düşüncelerini beni kırmasın diye.

10) Okuduğunuz ve sizi başarılı kıldığını düşündüğünüz kitaplar nelerdir?

Birkaç başucu kitabım var tabi.

Mavi Tüy – Richard Bach

4 Anlaşma – Don Miguel Ruiz

Switch – Chip & Dan Heath

Ivan Osokin’in Tuhaf Yaşamı – P.D: Ouspensky

11) Kariyerinize ve kitabınıza değindik. Peki, Işık Şerifsoy tüm bunların haricinde neler yapar?

Son aylarda fazla vakit ayıramasam da resim yapmayı çok seviyorum. Seyahat etmek de çok hoşuma gidiyor, farklı kültürler görmek, öğrenmek… Ayrıca sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum. PWN üyesiyim. Kadınların iş dünyasındaki yerlerini desteklemek benim için önemli konulardan biri.

12) En çok hangi yaş grubunun sizi okumasın veya takip etmesini isterdiniz?

Kitabım aslında iş sahiplerine /yöneticilere sesleniyor olsa da bence iş dünyasına yeni atılan gençlerin de faydalanacağına eminim.  Keşke gençler daha çok okusalar, sorunlar yaşanmadan proaktif çözümler için hazırlıklı olsalar…

13) Yeni veya farklı bir kitap çalışmanız var mı? Varsa bu sefer ne yazmayı düşünüyorsunuz?

Evet var. Bu kez de çalışanlara hitaben bir şeyler hazırlıyorum.

14) Bir kitap yazmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler olurdu?

Sanırım her şey cesaretle başlıyor. Akademik bir çalışma değilse, yazdıklarının kendi tecrübelerini paylaşmak olduğunu fark etmelerini, doğru yanlış hissinden kurtulup samimiyetle yazmalarını öneriyorum. Bir de kitabın içeriği için en başta yapılacak bir modelleme hayatı çok kolaylaştırıyor.

15) Hayatta gerçekleştirmeyi istediğiniz en önemli şey nedir?

“Önemli” ilginç bir kelime. İnsan hayatında her dönem farklı şeyler önemli olabiliyor. Ben artık eski nesil sayılırım. Öyle plan programla başlamamıştım hayata şimdikiler gibi. Hayatın doğal akışında üzerime düşeni en iyi şekilde yapmaya çalıştım hep. Bu süreçte en önemli şeylerden biri de insan olarak kendimi geliştirebilmekti. Çok yol kat ettiğime inanıyorum ancak bu bitmeyen bir ödev ve hayat boyu sürecek. Buradaki gelişmelere göre de o günün “önemlisi” değişecek.

16) Son olarak siz bir soru ekleyecek olsaydınız ne eklerdiniz?

Yazmanın siz de yarattığı duydu nedir?

Cevabını soracaksınız tabi şimdi: Büyümek/çoğalmak…

Network – İş Çevrenizi Genişletmenin Yolları 

Her ne kadar pandemi günlerinden geçiyor olsak da, her şeyin normale döneceğini biliyor ve bekliyoruz. 

İş hayatında çevre, insan ilişkileri en az mesleki bilgi kadar önemlidir. Hatta çoğu meslek grubunda çevre, network ağının genişliği diğer birçok konunun önüne geçer. Duygusal zeka ile özdeşleştirilen insan ilişkilerindeki başarınız; kariyerinizi ve ulaşmak istediğiniz mesleki başarıyı da doğrudan etkileyecektir. Network olarak günlük dilimize de yerleşmiş olan bu ilişkiler bütününün geniş olmasının önemli olduğu kadar niteliği, kalitesi de önemlidir. 

İş hayatınızda çevrenizi genişletmeniz ve bu ilişkileri nitelikli, her iki tarafa da keyif ve fayda sunan bir tonda yürütmeniz için işte tavsiyelerimiz: 

İş yeri etkinlikleri: Tüm iş yeri insan kaynakları ve organizasyon departmanları( yoksa etkinlikleri düzenleyen kişi ve firma sahipleri) özel günler, yılbaşı yemekleri, yaza merhaba piknikleri gibi organizasyonlara katılımın tam olmasını ister. Bunu prosedürel bir görev olarak görmek yerine, ilgili etkinlikte her zaman tanışmak istediğiniz yönetici, kişi ile tanışma ve güzel bir ilişkiyi başlatma fırsatı olarak görebilirsiniz. Bu tarz etkinlikler şirket içinde önyargıların kırıldığı, ekip olmanın sağlandığı, yeni dostlukların başladığı, geliştiği ve eşitliğin sağlandığı organizasyonlardır. Bunlara katılmak, size ayrılan davet edildiğiniz sandalyeyi doldurmak ve rahatça kendinizi ifade etmek hem kariyerinizde ilerlemeniz hem de keyifli vakitler geçirmeniz için olumlu etkiler oluşturacaktır. 

Mezun olduğunuz okulların etkinlikleri: Her üniversite hatta bazı köklü liseler mezunlarını buluşturmak ve güzel iş ağları oluşturmak için dernekler kurar, pilav günü, yardım kermesleri gibi özel buluşmalar organize eder. Eğer okulunuz bunu organize etmiyor ise eski arkadaşlarınız ile görüşerek buna siz de öncü olabilirsiniz. Bu buluşmalar ortak geçmişi olan kişileri bir araya getirir ve yeni network ağlarının oluşmasını sağlar. 

Kutlamalar: İş yerinizden veya dışarıdan bir arkadaşınızın doğum günü, evlilik töreni, hafta sonu buluşmalarına katılmak çevrenizi genişletmenin en eğlenceli yollarından biridir. Burada tanışacağınız yeni insanlarla hem iş ilişkisi kurabilir hem de yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. Buralarda önemli olan buluşmalarda çekingen davranmamak ve sohbeti başlatmaya her zaman hazır olmaktır. 

Sivil toplum kuruluşları: İlgi duyduğunuz veya toplumun hizmete ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz bir alan seçip belli sivil toplum kuruluşlarına üye olabilirsiniz. Buralarda gönüllü olmak en başta sizi mutlu edecek, sizin dışınızdaki farklı konulara destek olmanızı sağlayacak ve eğer isterseniz elbette networkünüze de fayda sağlayacaktır. 

Sosyal medya: Xing, Linkedin gibi sosyal medya platformları ile artık herkesin herkesle tanışması ve iletişim kurması mümkün hale geldi. İlgi duyduğunuz gruplara üye olmak, buluşmalarına katılmak ortak durumda olduğunuz veya gelmek istediğiniz noktadaki insanlarla iletişime geçerek tecrübelerini sormak, bir konuda danışmak yeni iş ilişkileri oluşturmanızın mükemmel yollarından biridir. 

Eğitim, seminerler: İlerlemek ve kendinizi geliştirmek istediğiniz konularda eğitim alabilir, workshoplara katılabilir ve özellikle birkaç gün süren programlarda birçok insan ile bir araya gelebilirsiniz. Herkesin kendi tecrübe ve fikirlerini paylaştığı bu eğitimlerde hem katılımcılar hem de eğitim veren tecrübeli kişi ile ilişkiler geliştirebilirsiniz. Kendilerinden yol göstermesi için destek isteyebilir yeni iş ağları oluşturabilirsiniz. 

Düzenli iletişim: İnsan ilişkilerinin her çeşidinde başlamak kolaydır. Önemli olan ilişkiyi sürdürmek ve yeni dalgalar oluşmasını sağlamaktır. Tanışma sonrası buluşma organizasyonu, toplantı talep etmekten çekinmemek gerekir. Belli özel günlerde aramak, mail atmak, en etkili yol olan soru sormak ve destek istemek ile ilişkinizi derinleştirebilirsiniz.

Arkadaş desteği: İş çevreniz için tanışmanızın gerekli olduğu bir kişi varsa ve arkadaşınız bu kişiyi tanıyorsa kendisinden destek isteyebilirsiniz. Fayda faydayı getirir diyerek daha büyük networkler oluşturmak için siz de gerektiğinde çevrenizi açmalı ve insanları bir araya getiren taraf olmalısınız. 

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve sağlığımızı büyük ölçüde tehdit eden son olaylar, işe gidip gelmeyi de riskli hale getirerek, iş hayatını evden çalışmaya çevirdi. Geçici olacağını umduğumuz  bu durumu sevenler kadar, sevmeyen ve verimsiz çalışıldığını düşünenler de var. Kaytarmaya pek müsait ve bir çoğumuz için yeni olan bu çalışma stilini verimli geçirebilmek için işte home office çalışmanın 5 kuralı :

  • Mesai başlangıcı : Ertelenen saat alarmı, evdekilerle sabah sohbeti, uzayan kahvaltı seansı ve daha bir çok sebep var işin başına oturmayı geciktiren. Bu ve bunun gibi sebepler konsantrasyon, verim ve düzenli çalışmayı zorlaştırıyor. Bu durumu düzene sokmak için ise önerimiz; her sabah aynı saate görüntülü toplantı planlamak. Böylece siz de her gün aynı saatte uyanıp, bilgisayarınızı açacak ve toplantı öncesi kıyafetlerinize ve kendinize çeki düzen vermiş olacaksınız.
  • Sosyal medya tuzağı : Gözünüz durup durup telefonlarınıza gelen bildirimlere mi takılıyor? Telefonunuzu sessize almak yapılması gereken ilk iş. Ancak iş gereği telefonunuzu sık kullanmanız gerekiyorsa, uygulamaların bildirimlerini kapalı tutabilir veya iş telefonunuzdan hobileriniz ile ilgili uygulamaları kaldırabilirsiniz. İş harici yazışma gruplarınızı da sessiz moda alırsanız dikkatinizi dağıtan şeylerin çoğunu saf dışı bıraktınız demektir.
  • Çalışma ortamı : İş yerinde nasıl konsantrasyon sağlayabildiğiniz bir ortamınız var ise aynı şekilde evde de benzer ortamı yaratmalısınız. Gürültücü bir komşunuz var ise onu uyarmayı artık ertelememeli, evde kendinize uygun çalışma masası ayarlamalı, mümkünse çalışma odasının yemek odası ile yatak odasından farklı olmasına dikkat etmelisiniz. Çalışma odasında dikkatinizi dağıtacak şeyler olmaması ve ergonomik bir çalışma ortamı olması da önemli bir detay olacaktır.
  • Esnek mola saatleri : Oldukça kolay esneyebilen mola saatlerine dikkat! 5 dakikalar, 10 dakikalar hiç bu kadar kolay uzamamıştı. Bir bakmışsınız gün bitmiş ama o da ne? Siz yapmanız gereken işin sadece yarısını yapabilmişsiniz.  Evin rehavetinin sizi ele geçirmesine izin vermemelisiniz.
  • Hedef belirleme : Her konuda olduğu gibi evden çalışmada da günlük iş hedefleri oluşturmak sizi işinize daha da yoğunlaştırıp, gününüzü verimli geçirmenize yardımcı olacak. Hedefinizi  ekibinizle/yöneticinizle paylaşmanız ise kaytarmalarınızda sizi yeniden işin başına döndürecek önemli bir motivasyon kaynağı olacaktır.

 

Bilinir ki hayattaki en önemli seçim; işini ve eşini doğru seçmekten geçer. Başroldeki bu ikili, hayatınızı zirveye de taşıyabilir, sizi diplere de itebilir. “Eş Seçiminde Püf Noktalar” konusuna başka bir yazımızda değindik, şimdi ise gelelim meslek seçiminde püf noktalara :

  • Sektör araştırması yaptınız mı? Elbette ki ilgi alanınıza göre bir meslek seçmeniz ilk önerimiz ancak ileride iş değiştirmenin zorluğunu düşünürsek, meslek seçmenin öncesinde güzel bir araştırma yapmak şart. Seçmeyi düşündüğünüz meslek erbaplarından bilgi toplayın. Hayalinizdeki mesleğin dezavantajlarını ve avantajlarını objektif bir şekilde masaya yatırın. Çoğunluğun memnun olmadığı bir işi seçerken 2 kere düşünmekte fayda var.
  • Gönüllü olur musunuz? : Bir anlığına para kazanma ihtimalinizi unutun. Seçmeyi planladığınız mesleği, gönüllü olarak da yapar mıydınız? Bu kilit sorunun cevabı o mesleğe olan asıl sevginizi göstermek için yeterli. Cevabınız hayır ise, seçiminizi hemen değiştirin çünkü sadece para için yapılan meslekler bir süre sonra sizi mutsuzluğa itecektir.
  • Staj yaptınız mı? Bu işi yapan bir tanıdığınızın yanında kısa süreliğine de olsa stajyer olarak çalışın. Mümkünse işin içine girmeden mesleğinizi seçmeyin. Eğer seçeceğiniz meslekte tanıdığınız yok ise, çevrenize danışmaktan çekinmeyin. Çünkü hayatınızın en önemli kararlarından birini verirken çekinmek size sadece kaybettirir.
  • Bir B planı yaptınız mı? Turizm bölümünde okudunuz, otelcilik hayaliniz var. Sektörel sıkıntılar doğarsa, alternatif olarak hangi işe yönelebilirsiniz? Evdeki hesabın çarşıya uymadığını düşünürsek, hayallerinize doğru yol alırken kendinize bir B planı yapın bu sizi daha güvende hissettirecektir.
  • Hayalinizdeki iş ortamı nasıl? Ofiste arkadaşlarınız ile samimi bir ortam mı sizi mutlu eder, yoksa kapalı kapılar ardında bunalan tiplerden misiniz? Para kazanırken dışarıdaki hayatın her saniyesini doyasıya yaşamak mı istiyorsunuz yoksa sıcacık bir ofiste kahvenizi yudumlamak mı? Kısacası siz bir ofis çalışanı olmaya mı uygunsunuz yoksa saha çalışanı olmaya mı? Cevabı sizde.
  • Risk almayı sever misiniz? Bir memur olup emekli olana kadar iş güvencesi içinde yaşamak mı sizi daha çok çekiyor, sürekli daha iyi şirketlere kapak atıp yükselmek mi yoksa tüm riskleri göze alıp kendi işinizi kurmak mı? Risk almayı sever misiniz?

          Peki siz mesleğinizi çoktan seçtiniz ve seçiminizden pişman mısınız? Hiç bir şey için geç olmadığını lütfen unutmayın. Ömür boyu mutsuz olacağınıza, dişinizi sıkın ve başka bir alanda eğitim alın. Çünkü hayat, keyifle yaşamak için ve siz de bu hayatın tadını çıkarmak için varsınız.

Çalışan kadınlar için yarın ne giyeceğini düşünmek büyük bir muamma olur bazen. Sırf bu yüzden sabahları işe geç kalmalar bile yaşanabilir. Forma uygulaması olan şirketlere özenilme zamanlarıdır böyle günler hatta. Yanlış kıyafet seçimi yapmamak ve iş yerinde giyim kuşam adabını sağlamak için dikkat edilmesi gereken faktörlerse şunlar:

  • Kurum Kültürü: Her iş yerinin bir kurum kültürü vardır. Sizin kendinize özel bir tarzınız olması elbette çok güzel ancak çalıştığınız kurumun kültürünü de göz önünde bulundurarak kıyafet seçiminizi yapmalısınız. Örneğin; muhafazakar bir şirketteyseniz seçimizi yaparken dekolte konusuna daha da dikkat etmeniz gerekebilir. Bankacılık sektöründeyseniz, ciddiyeti temsil eden daha resmi renkler seçmeniz gerekebilir. Teknoloji ve telekomünikasyon şirketleri ise kıyafet konusunu çalışanın özgür iradesine bırakmayı çok sever.

  • Pozisyonunuz : Yaptığınız işin niteliğine göre seçim yapmaya çalışın. Yöneticiyseniz klasik giyim daha fazla ciddi bir profil çizmenizi sağlayabilir. Satış Sorumlusu iseniz daha prezentable  bir tarz seçmeniz gerekebilir. Yaratıcılığın ön planda olduğu bir mesleğiniz var ise belki daha marjinal bir tarzınızın olması sizin için avantaj oluşturabilir.
  • Ölçülere Dikkat : Ölçülü dekolte, ölçülü makyaj ve ölçülü saç. Bu üç ölçü iş yerinde gerçekten önemli. Aşırıya kaçmadan,  hem rahat hem şık olmayı baz alın. Vamp ve seksi bir imaj, iş ortamında sizi profesyonel duruştan uzaklaştıracaktır. Abartılı bir ruj ve göz farı yerine, siyah ince bir eyeliner, rimel ve yumuşak tonlarda bir ruj  size daha sade bir şıklık kazandıracaktır.

  • Aksesuarlar : En sade kazakları bile şıklaştıran aksesuarların hakkını yemeyelim. Ancak onları kullanırken de abartı olanlardan kaçınmak gerekebilir. Sizin dikkatinizi ve rahatınızı bozacak aksesuarlar kullanmamaya gayret etmelisiniz. Çok büyük küpeler, çok ses çıkaran bilezikler, çok uzun sürekli elinize kolunuza dolaşan kolyeler hoşunuza gidiyor olabilir ancak iş ortamında olduğunuzu ve iş adaptasyonunu unutmamanızda fayda var.

         İş yerinizde eğer ilk iş gününüz ise, siyah klasik bir elbise tercih edebilirsiniz. Tüm kıyafetlerinizi hafif topuklu bir ayakkabı ile tamamlarsanız şıklığınız daha da pekişmiş olacaktır. Renklerin anlamları hakkında bilgi almak isterseniz “İş Kıyafetlerinde Renklerin Dili” yazımızı da okuyabilirsiniz.